O/ysa Böyle Olmalıydı
Bir gün belki herkes gidecek' diye başladım yazmaya, yaşamaya. Öğrendiğim o kadar çok şey var ki hayattan, aşklardan ve göremediğimi sanıp gözümün içine içine sokulanlardan, öğrendiğim o kadar çok şey var ki...
Hayat kimi zaman kehribar bir tespih gibi takır takır döküyor tanelerini avuçlarımıza. Bazen gülünç, bazen hüzün verici bir tatla...
Unutuyormuş insan sevdiğini/sevdiklerini. Bu söz hep düşündürür ya insanı? Hani dersin nasıl unutur insan sevdiğini/sevdiklerini ve hayatta ondan başkasıyla yapamam dediklerini...
Siliyormuş insan, tek celsede bütün defterlerini, bütün yaşamışlıklarını ve artık onsuz olmuyormuş hissiyatını...
Bekliyor insan, saatler geçiyor, aylar geçiyor... Takvimlerden her yeni gün eksildiğinde aslında umutlarda azalıyor ve eksiliyor günden güne. Yavaş yavaş eskiyor her şey. Tıpkı eskimeye yüz tutan, o hiç kullanılmayan yasaklı mendiller gibi...
Ağlıyoruz hiç ummadık bir anda ve nedendir hep gözyaşlarımızın bir sebebi var. Sahi sebepsiz ağlamaz değil mi insan? Oysaki çoğu zaman sebepsiz akar gözlerimden o ince yağmurlar. Ve dudaklarım tuzlara bürünür ve tadı olmaz artık öpüşlerin. Zamanı durdurmak, ona inat etmekle aynı kefede sanırım, hangimiz hayatımızın en mutlu yanlarında/anlarında zamanı durdurmak istemeyiz ki? Ama farkına varmadan geçiyor işte zaman. Farkında olmadan yaşlanıyoruz ve değişiyor düşüncelerimiz gibi yüreklerimiz...
Birini sevmek güzel, ya sevdiğiniz sizi hiç sevmiyorsa? İşte ondan sonra başlıyor tamtamlı sözleri kolanların diğer ucunda dinlemek. Ve açılıyor umulmadık en eski, en acı verici şarkılar. Ve onlu hayaller kurulmaya başlanıyor, o ondan habersiz bir şekilde. Sevmek kimi zamanda yanında olmasan bile kendini onun yanında hissetmek aslında. Bu duyguyu da ona iletmek. Ama hangimiz bu kadar olgunuz düşüncelerimizde? Veya hangimiz bu kadar dürüst olabiliyoruz sevdiğimize?
Seni seviyorum demek hiçte zor olmasa gerek. Ama günümüz sevgileri bunu her dakika ve hatta her on saniyede bir tekrarladığı için sevgilerin ömürleri raftaki bir çikolatadan farksız olmuyor. Ve tedavülden kalkıyor sevinçler...
Karışıyor insan... Kimi seveceğinizi şaşırdığınız oldu mu hiç? Yâda hangisine daha yakın yüreğim ve ya hangisi daha mutlu eder beni diye o hiç sevmediğim şıklar arasında kaldığınız oldu mu? Eminim ki olmuştur. Sevmek kimi zaman araya engel koymasına rağmen birde seçilmesi zor şıklar sunuyor insanın önüne ve sonra başlıyor can sıkıntılı günler. Hele yazın ortasında başlıyorsa bu tür zor aşk sınavları, o yaz hiç bir şey anlamamak ile birlikte bir daha ki yaz hayallerinizi bile o sorular meşgul edip duruyor. Zırlayan telefon sesi ve matkapla inadına delinmek istenen duvardan çıkan ses gibi meşgul ediyor düşüncelerinizi... Hani karışıyor ya insan akış yönünü tutturamayan bir deniz gibi, savruluyoruz ya hazan yaprakları gibi oradan oraya ve sesimizin hiç çıkmadığı anlarda oluyor ya... Tek çözüm sadece kendimizi düşünmek birkaç saatliğine ve ne yapacağımıza karar vermek. Ve düşünürken de onsuzluğu ve onunla olabilmeyi düşünmek bütün imkânsızlıklara rağmen... Ve en sonunda ona ulaşmak bir şekilde ve bağırmak yüzüne işte buradayım diye...
Demiştik ya hayat döküyor tanelerini avuçlarımıza diye
Bu sefer avuçlarımıza dökülen tanelerini o ince sicime geçirmek için uğraşmalı ve sımsıkı düğümcükler ile hayata yeniden başlamalı. Hiç bırakmamak üzere...
Ve emin olun hayat yanınızdaki insan ile güzel bunu anladıysanız daha ne duruyorsunuz? ...