Oyun - 2
İkinci perde,
Yıl 1941,sonbahar tüm ihtişamıyla ağaçlar o güzelim sarı,yeşil,kahverengi renk uyumunu gözler önüne seriyorlar.Kuşlar,kışın yaklaşmasıyla beraber göç hazırlığında.Olağan bir kıpırdanma var doğada,her an değişiyor özellikle renkler.
Sevinçli,biraz ürkek dolaşıyorum ağaçların arasında,sanki yeni doğmuş bir bebek saflığında.üzüntülerim,kederlerim havlu atmış bir hayat denizinde,tıpkı serseri bir yaprak gibiyim,yüreğimde taşıyorum binbir umudu,hiç olmayacağını bilsem bile bana huzur veriyor,içimi ısıtıyor,güneş olmasa da.Ya sen,sevgiyi önüne basit bir çanakta sundular diye geri çeviren ey insan,kristal bir kadehte zehir içmeyi bu basit çanağa tercih ettin,o basit çanağı da yemek yemek için zannettin ve bir de kaşık istedin ama üstüne üstlük yemeğin içine konan tuzun değerini bile anlamktan acizsin.Ve sen,sevgili yüreğinde yeşerttiğin sevgiler,tıpkı güneşli bir hava gibi rüzgar çıkıp soğuk olunca örtülüyor sevgiler,bir daha hiç çıkmazcasına demir parmaklıklar arkasına atıyorsun zincirleri kırman lazım.
üçüncü perde
Her insan,karşılaştığı insanların bazılarında kendini uyan bir taraf bulur hiç olmazsa,ben her karşılaştığım insanda uyan veya uymayan bir taraf buluyorum.Onların çektikleri acılar mutluluklar benim de yüreğimi kamçılıyor,isyan ediyorum,bu isyandan haz da duyuyorum,insan olduğumu hatırlıyorum gözlerim yaşlanıyor,kendimi yollara vuruyorum yağmur yağarken denizin içinde bata çıka yürüyorum,bana bakıyorlar bu kim diye bağırıyorum yaşamak bu diye anlamıyorlar,işte bu yüzden ben geçmişe dönmek istiyorum,henüz taze olana,şekillenmemiş kemikleşmemiş olana,söylenmemiş olana,keşfedilmemiş olana,henüz yaşanmamış bir sevgiye dönmek istiyorum,yapabilir miyim mümkün mü bilmiyorum,ama istiyorum hissediyorum hissettiğim herşeyin gerçek olması gerekmez,ama ben öğle düşünmeyi seviyorum.
dördüncü perde
Son bir söz söylememe izin ver,yüreğin tutsak oldu bu sevdaya yıkılmış bir kentin harabelerinde yaşıyorsun sanki,şu an etrafın yıkık dökük karartılı hayaletlerle dolu hepsi de üzerine geliyorlar seni alıp gidecekler.Sana son bir söz söylememe izin ver,söyleyip gideceğim bir daha geriye dönüp gülümsemeden hepsini içime atıyorum,ilk terkedilen senmisin? sanki ilk terkedilen benmiyim sanki?
Ne ilk ne de son ama büyük bir parçayız,hem de kocaman bir parça.Zaman akıp gidecek,ama sen ve ben yokolduğumuzla kalacağız şu zaman diliminde,veya geçirilen yıllara yanarak.Yanmak ne kelime kaynar sularda üşüyeceğiz.Sonra başka başka boyutlara geçeceğiz,başka başka parçaların parçası olacağız,ayrı ayrı hiç ayrılmadan ama asla gülümsemeyerek.Belki bir süre için sen başka bir yüreğin yeşerttiği veya yüreği yeşeren ben de başka bir yüreği yeşerten bir gül olacağım.Senin hayalinde sonsuz gelip o noktaya ulaşıldığında ben var olacağım,sen gül tarlası şeklinde bir yatak olacak sulanmayı bekleyeceksin,zaman gelip sonsuz tekrar başlangıçtan doğana kadar.
beşinci perde
Yaşam her bir boşluğa düştünde,yüreğinde içinde bulunduğun ortam tamamen değişir,kah gözlerin gözyaşlarıyla buluşur kah sonsuzluğu içine çekersin gökyüzünde bir uçağın kanadında gibi.