Özgür Değilsiniz
Çağ, teknoloji çağı. Gün geçtikçe daha hızlı ilerliyor her şey. Uçsuz bucaksız, akıl sır ermeyen, gücüne yetişemediğimiz bir akış var. Bu akışın ve teknolojinin içerisinde ne kadar mutluyuz, bundan ne kadar faydalanabiliyoruz ve duygularımız... Ne kadar insan kalmayı başarabiliyoruz?
Zaman geçtikçe geçmişe duyulan bir özlemin var olduğunu ve zaman zaman o günlere dönüldüğünü görsem de, tüketimin hızla arttığı, anın tadını sindire sindire çıkaramadığımız, herkesin bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak zorunda olduğu, teknolojinin girdabında faydalanmanın ötesinde zararlar görmeye başladığımız bu dönemde şimdiki çocukların çok şanssız olduklarını düşünüyorum.
Mutsuzuz. Mutluysak da o kadar hızlı ve geçici mutluluk ki... Her şey ama her şey o kadar kolay ulaşılabilir ve dolayısıyla o kadar kolay harcanabilir, tüketilebilir oldu ki, değersizleştiler. Elde ettiklerimiz madde ya da insan, duygu ya da para hepsi ama hepsi yüzeyselleşti, sıradanlaştı ve anlamsızlaştı. Akıllı telefonun günümüzde müthiş faydası varken, sosyal ağın ve insanların birbirlerine erişiminin ultra düzeyde kolaylaşmasıyla beraber sanal birer insan olduk çıktık. Anı yaşayamıyor, sosyal ağlara birşeyler paylaşmaya geç kalmışcasına koşturuyor; sohbet etmenin, yemek yemenin, gülmenin, izlemenin, derin bir nefes çekmenin kıymetini unutuyoruz. Ve aslında bunlar günümüz insanının ne kadar özgüvensiz olduğunu gösteriyor bana. Kendini kanıtlama ihtiyacı. Kendini gerçekleştirememiş binlerce, milyonlarca insanın tatminleşme yöntemi...
Özgüvenli ve karakterli bir insanın kendisini ve yaşantısını 'an be an' kanıtlamaya ihtiyacı yoktur. Yediklerini, içtiklerini, gittiği mekanın reklamını yaparmış gibi her köşesini, içkisinin, arabasının, çantasının markasını, özetle zekasının ve kişiliğinin önüne geçen her şeyi paylaşma ihtiyacı olmaz. Renkleri, gülümsemeleri, gökyüzünü, mutlulukları, başarıyı, iradeyi, ilk adımları paylaşır böyle insan. Kaygısı yoktur. Kanıtlamaya değil, gerçekten 'paylaşmaya' çalışır. Karşısındakinin kafasındaki benliğini merak etmez çünkü kendisini biliyordur zaten... Mutlu, gerçek karakterli, kendini aşmış insan budur. Böyle olmalıdır...
Elbette teknoloji, sosyal ağlar, internet inanılmaz faydalı alanlar; bilinçli ve farkında olarak bunu kullanmak şartıyla. Bilinçli bilinçsiz her insanın akın ettiği bu girdap, bir o kadar da tehlikeli bir alan, çocuklarımız, farkında olmayan insanlarımız için.... Planlı yaşamayı, zamanı verimli kullanmayı hala becerememiş olan toplumumuz için bu sistem öylesine tehlike arz ediyor ki... Üzülüyorum...
Instagrama fotoğraf koymaktan daha değerli anlar var mesela, 'anı yaşamak' gibi. Sen o anı yaşadığın, o görmediğin şehri gezdiğin için mi mutlusun yoksa onları bir görevmişcesine devamlı, devamlı sanal alemde paylaşmak istediğin için mi? Hangisi sensin? Ya da hangisi sen oldun... Dünyanın bir diğer ucunu görmeye gitsen de, oranın tadını çıkaramıyorsan, ailenle, eşinle ya da arkadaşınla oranın tadına varamıyorsan, gülüşemiyorsan, bağımlı gibi ekrana takılı kalıyorsan sen özgür falan değilsin ! Bu toplum bunu yapanlarla dolu ve özgür değiller! Özgürlük ve anı yaşamak bu değil, olmayacak da...
Ne yazık ki robot bir nesile bırakıyoruz yarınları ,duygusuz çıkarcı ve teknoloji hastası bencil gençler yetişiyor habire
o sebebledir ki çok şanslı bir dönem yaşadığıma çok ama çok seviniyorum bu devirde doğmadığım için de şükürler olsun🙂
Anlamlı yazınızı kutlarım Nurhan hanım👑