Özledim

Hayat nerde ve ne zaman başlamıştı, kimdik ve daha ne kadar yürüyecektik.

Size kendimi kısaca tanıtayım; ben yaşamı boyunca içinde sır gibi sakladığı doğrularını kaybetmiş, paramparça olmuş hayallerini yeniden bir araya getirmek için çaba harcayan, yalnızlığını gözyaşlarına katmış, sadece nefes alabilmek için uğraşan biriyim.

Herkesin bir gittiği yol, geldiği bir yer var. Umutları, düşleri, yaşamdan istekleri var. Oysa ben hangi yolu izlemem gerektiğini bilmeden, dalından kopmuş sapsarı bir yaprak gibi rüzgarın esintisinde ordan oraya savrulup duruyorum. Yoruldum evet ama hayatın götürdüğü yere kadar da yürüyeceğim, belki mutlu belki dahada yorgun olacağım. İnsanın bilmediği bir yolu yürümesi, yarın olur mu diye düşünmesi çok garip değil mi. Ne için birbirimizi kırıyor, ne için nelerin peşinde koşuyoruz, daha yarınımız olacak mı onu bile bilmiyoruz.

Bazen insanların birbirlerine bu kadar acıtıcı, bu kadar zalim olmalarını anlayamıyorum. Neden illa kendimizi savunmak zorunda kalalım ki... Hayat keşke hep sevginin varlığıyla akıp gitse, hiç korkmasak, hiç çekinmesek, üzülmeden yürüyebilsek.

Hayatın keşkelerle yaşanmadığını, hiç birşeyin düzelmediğini öğrenerek yaşadım. Her seferinde bu vazgeçilmez kelimeyi kullanmayacağım dedim kendime ama her seferinde 'keşke' dedim bile bile. Onunla yaşamayıda öğrendim.

Biliyor musunuz ben birini çok sevdim. Sebebini bile bilmediğim bir nedenden benden koptu gitti. Evet büyük haksızlıktı bu ama böyle oldu. Artık birşeyler için savaşacak ne gücüm nede inancım var, o yüzden sapsarı bir yaprak oldum ve bıraktım kendimi, hayat yani rüzgar beni nereye götürürse orada olacağım. Çoğu zaman güçlüymüş gibi görünmek için gözyaşlarımı içime akıttım, gün geçtikçe unutuyorum diye kendimi avuttum. Ne kadarda yalancıyım ben, keşke unutabilsem. İşte gördünüz mü yine o vazgeçilmez kelime 'keşke'. Yavaş yavaş içime akan bu gözyaşlarımın beni yok etmeye başladığını biliyorum hatta çoğu zaman düşünüyorum 'acaba o benim için ne hissediyor' diye. Sonrada kendi kendime ne kadar aptal olduğumu bir kez daha tekrarlıyorum. Ne kadar aptalım.!

Biliyor musunuz ben Onu çok sevdim. Kendimi, hayallerimi onun yanında bıraktım ve yalnızlığıma döndüm. Peki bu içimdeki acıyı nasıl susturabilirim, ya bu sevdayı nasıl unutabilirim. Bir yolu olmalı, unutmanın, yüreğimdeki bu sesleri susturmanın bir yolu olmalı.

Özledim; çocukken etrafta koşuşturup oynadığım, ders çalışmaktan başka hiç bir derdimin olmadığı, hayatın sadece oyunlardan, oyuncaklardan ibaret olduğunu sandığım o harika zamanlarımı özledim, birde içimi bu denli acıtan Onu özledim.

24 Mart 2010 2-3 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • Hayatı, yeri geldiğinde yaşananlardan yola çıkıp, özeleştiri yaparak, samimi bir dille sorgulamak, hem kendini, hem yaşamı, bu çember içindeki insanları, karmaşa ve acı ve hasreti anlatmak... En önemli yanı ise, tabiki özeleştiri, günümüzde çoğumuzun öcü gibi uzak durduğu, aslında içinde erdem gizli olan o kavram... Biraz umutsuz yanından dem vurunca hasretin, sarsan, sonra içindeki o kuvvetli çocuksu ışığı dışarı vurup, "özledim" diyen yüreği, öz, anlaşılır, akıcı ve hayatın ta içinden gerçeği, gerçeğini anlatan cesaretli kalemi kutlarım, kutlarım...