Özlemler
Özlem dediğin bir gözlem kendi içinde. Papağan olmak gibi. Özlem içindeyim, özlem içindeyim... Kendini gözlemlemekte özgürsün.
Bir kayık olsan açıkları özlersin, dinginlikler içinde. Bazense dinlenmeyi kuytuda. Dinlenirken özlemler çoğalır içinde. Keyifsiz de olursun bir dem. Gün doğarken akşamı, geceyi pek anmazsın da, yalnız kalınca, yaşadığın duyguları özlersin bazen. Bazense sessizliğin koyu gölgesinde durmayı istersin o kayık gibi. Özlemektir o da. Bazen nefsin galip gelir üç sıfır. Farkı kapamadan önce birkaç gol yemen gerekir nefisten. Bazen yemek yemeyi özlemek istersin. Nefis ye dese de yememek güzeldir. Kendine inat taze temiz bir bardak suyla geçiştirirsin söylenmeleri. Kendine söylenene deli demezler ya. İçindeki deli sesin deli olduğunu senden başkası bilmez. Kendini çözersen iki kişi olduğunu anlarsın. Bu yüzden yalnız değilsin ama yalnız olmak istiyorsun muhtemelen. Bir ipte iki cambaz, bir dem keyif, bir dem neşe ama bazen de dertli ya da sıkıntılı. Sıkıntıyı da buyur edersin ya nefsin arkadaşı. Çat kapı gelir.
Doğayı da özlersin. Kendini dinlemeyi ağaç gölgesinde ya da bir kuş muhabbetinde. Yalnızlık bazen güzeldir o biçim. Bir köpekle dost olursun bu daha da güzeldir, yeğdir. O zaman yalnız olmazsın ama ikinci kişiliğinden bir süre kurtulabilirsin, özgür, sonsuz yeşillikler içinde. Uysal, temiz bir dost. Asla güvenilmez ya da sıkıcı değil. Sıkılırsan dostundan, insanları özledin demektir artık. Orada, insanlar içinde doğayı bir dem özlediğin gibi. Şaka yapmayı arkadaşına ve gülmeyi özleyince dönersin medeniyete, insanların dünyasına.
Bir sevgili lazım sürme gözlü, tatlı sözlü. Aşık olma özlemi ise her zaman içindedir, aşık olduysan bir kere.