Özürlü ruh hali...
Evet; özürlü bir ruh hali benimkisi biliyorum .Beni çerceveleyen hayatlarla ,nesnelerle kaynaşan ,degişken bir hal...
Elma şekerinin burnuma bulasan yapışık kırmızısı, beni tekrar tekrar çocukluğumun perde arkasına götürür .Büyük ada'nın cam kokusu dokunur burnumun direklerine, bisikletle yaban ormanlarını arsınlarken...
Ya sonbaharın ilk günlerinde, yağan yağmura nisbet parkın tek bankına oturmuş ,yüzündeki cizgileri bilinmez kac fırça darbesi ile kapatmış gizemli kadın ! Yalnızlığımdan mıdır kucağından ayırmadıgı kediye sarılışı ? O'nunla her göz göze gelişimin bana meçhul geleceğe yolculuk yaptırmasının var mı bir anlamı ?
Unutmadan ;bir de o kiz çocuğu , cantası omuzlarında ,sanki tüm hayatı yüklenmiş gibi ...
Her sabah okul yolunda onun annesi olma isteği .Yok öyle değil ;canımdan kopma canlarım var benim ,lakin evrenin tüm sahipsiz çocuklarını kucaklayabilecek kadar geniş değil ki kucagım...
Karamsar değılım ,biraz hayal gücü ,biraz icgüdü .
Sen sabahın karanlığında adımladığın yollarda gökkusağına ilerliyorsun kücüğüm...
Kasabanin delisini es gecemem elbette.O'nun derdi kederi yok .Bir selam ,iki kelam alır gönlünü.Mutluluğu Kaf dağının ardında yitirmemiş,
her kahkasında biraz beyaz verir ,kırmızıya çalarken ruh halim...
Ya kapımın önündeki ceviz ağacına ne demeli !
Gene sonbahar , dalları yüklü ...Aramızda soğuk bir savaş her hazan olduğu gibi.Ben ona meydan okurcasına dimdik geçerim gölgesinden ,o tüm sinsiliğiyle beni vurmaya çabalar.Her isabetsiz darbesinde şiddeti değişen kahkahalar atarım....
Ve bu sabah o kazandı.Bu mevsimin ilk vurgunu ,Özürlü ruh halimin bana yaptırabileceklerini hesaba katmadan ,yeşil kabuğunu daha soyunmamiş, acemi bir cevizle vurdu beni .Taze cevizi ne kadar sevdiğimi bilseydi ,eminim bu zaferine bu kadar sevinmezdi .
Sözün özü: özürlü bir ruh hali benimkisi ,pansuman edilecek bir yaram varken ,elime ,dilime vurdu her zamanki gibi...