Paragraf Masalları 3
Postacı kapıyı iki kere çalar mı çalmaz mı, o kapı açılır mı açılmaz mı, o postacı o kadını mutfakta, mutfak masasının üzerine yatırır mı yatırmaz mı, sebzelerin meyvelerin sütlerin bardakların her an öldürmeye hazır ve nazır olan çatalların bıçakların karmaşasında sevişirler mi sevişmezler mi bilemem artık?
BİLDİĞİM VE YEGANE GERÇEK OLAN BİR HÜCRE VAR; AŞK KAPIYI BİR KEZ ÇALAR...
O kapı açılır. Karşılıklı mı olur karşılıksız mı? Ama bunu tartışacak değilim ve içinde bulunduğum konumum da bu tartışmamı saçma bulacak elbette.
İnsanın bir ikinci kez aşık olması olanaksız. Olsa olsa bunun adına AŞK YANILSAMASI denir...
Ben bana anlatılanları dinlerim.
Kendimi eleştirdiğim tek nokta vardır.
Neden ben ihanetin en usturuplusunu hayatımı paylaştığım insana yaşatırım? Neden o insan hakkında bu güne kadar tek bir sözcük dahi yazmam? Bunu tek bir cevabı vardır. SUÇLULUK!
-
Maganda Bodrum'dan döndüğünden bu yana ne ortalıkta ne de balkonda görünüyor.
Görünürse konuşacağı vardır. Görünmezse konuşması henüz yoktur. Paragraf masallarına devam etmek istiyorum ama zamanım ne yazık ki kısıtlı. Çoğu zaman yazı masamın başında uyukluyorum. Karaladığım bir sürü şey var. Temizlemeye üşeniyorum. Biliyorum ki çeyrek sayfaya düşer. Hepsi bir kenara gözlerim kan çanağı. Okumaya ve rüzgâra karşı yürümeye mola vermeliyim.