Pazar: Bir Türkiye Hikayesi

Pazar yerinin kalabalık perşembeleri üzerine bir yazı.pazar yerlerinin o yörenin yansıması olduğunun kanıtı aslında gördüklerimiz.Binlerce insan,binlerce çanta ve binlerce hikaye...

Baktığınızda boş bir kalbalıktan başka manalar çıkarabilecek kabiliyete sahip olmadığımız bir düşüncenin uyuşukluğuna kapılmışızdır.Her hafta girip çıktığımız yahut gezdiğimiz yahut baktığımız büyük bir ticaret alanı.Bu daha çok o yörenin aynasıdır.Bu değişik sıfatlarda değişik vicdanlarda ve değişik çantalarda seyr eden zaman dilimi yaşadığımız yerin kültürel,sosyal hatta coğrafi özellikleri hakkında bilgi verir aslında.daha bir kalabalıktır perşembeleri.Yollar insan topluluklarıyla kaynaş kaynaş,küçük çocukların ellerinde yüzündeki tebessümü manalayan oyuncaklar,elbiseler.bir adım ilerlerdiğinizde yüzlerce sesin arasından ateşli bir pazarlığa tutuşmuş hanım teyzeyle malını nasıl üç beş kuruş daha karla satabilmenin düşüncesinde bir pazarcı.Bu böyle sürüp gider.Her tezgah başında bir karmaşa,çığlık atarcasına bağırışlar dolar kulaklarınıza.

Sonra mozaik dediğiniz bu semtlerdeki bu küçük işletmelerin oluşturduğu her hafta kurulan büyük bir fuardır.Tek farkı vardır diğer fuarlardan;modern dediğimiz kelimeyle zıttır.Çarşaflısı,türbanlısı,başında şapkası,belinde hırkası,genci yaşlısıyla adam ayırdetmez pazar yeri.Tüccar kimseyi yargılayamaz burda malını satarken.Herkes müslümandır,herkes hanefidir,şafiidir,alevidir burada.ve herkes bir başkadır bu kaldırımlarda.Devletin dini var mıdır bilmem ama paranın dini,mezhebi yoktur burda.

Pazar bir yörenin,bir beldenin adıdır,aynasıdır,yaşam tarzının teoriğe aktarılmış anatomisidir.Pazar bazen içimizdeki duyguların,para hırsının ya da cebimizdeki deliğin tezgahın önünde ya da arkasında karelik bir enstantanesidir.

Haftalarımızın,bayramlarımızın,gözleri dolu çocuklarımızın ve Türkiyemizin adıdır pazar.

26 Aralık 2008 1-2 dakika 1 denemesi var.
Yorumlar