Pazar ve Altı Gün
Bir hafta, altı günden oluşur ve her haftanın sonunda bir pazar kurulur.
Pazar günlerini, diğer günlere eş tutamam. Sebebi ise pazar günlerinin sevgilinin gözlerine benzemesidir. Eğer ki bakmasını bilirseniz çoğu şeyi okur, görür ve duyarsınız. Örneğin Kendinizi tanımak mı istiyorsanız, aynaya geçip pazar günlerinizi bir düşünün. Neler yaptığınızı yada neleri yapamadığınızı sessizce bir sorun kendinize. İnanın bana, cevaplarınız sorularınız kadar sessiz olmayacak.
Çocuklar en çok hangi günü sever?
Çocuklar, en sevdiği çizgi film kahramanının yayınlandığı günü severler. Her hafta, o gün gelmesi için zamanı hızlıca tüketirler. Peki çocukların en sevdikleri kahraman kimdir sizce? Elbette ki babalarıdır. Onları, bir çizgi film kahramanı gibi yenilmez görürler. Böyle görmelerinin en büyük sebebi ise babalarıyla birlikte annelerinden gizli gizli yenilen dondurmadır, terli iken içilen soğuk sudur ve en çok sayısına dikkat edilmeyen çikolatalardır.
Babayla birlikte pazar günleri yapılanlar, öyle farklı olmalı ki öteki pazara kadar anlatılabilsin. Şayet lunaparka gidildiyse bir başka olmalı arabaların çarpışmaları, bir başka ürkütmeli çılgınca dönen salıncaklar ve kazanılan hediyeler bir başka görünmeli göze.
Dönme dolaplarına, babalarıyla birlikte binenler için bu dönüşlerin farklı bir anlamı vardır. Pazar günlerindeki dönme dolapların dönüşü sanki pazartesinden pazara olan bir döngüyü gösterir. Peki, bu dönüşün pazarı ve pazartesi neresinde? Babasının yanında olan çocuk, pazarı hep en üstte yaşar. Bunun sebebi ise babasının dışında gözüne büyük gelen her şeyin o an küçülmesidir. İşte o an çocuk anlar ki, babası yanında olduğu sürece hep küçük gelecektir gözünde büyüttükleri yada onun gözüne büyük gelenleri bir şekilde küçültecektir babası.
Her çocuk içinden: ''ah keşke babamın gücü yetebilse şu pazarları bitirmemeye'' der dolaptaki dönme eve dönmeye dönüşünce.
Her pazar, hep aynı keşke ile uyandım güne
Pazar günleri babalarından yoksun kalan çocuklar, sokakta en tatsız maçlarını oynarlar. Kimse yenme hırsı için koşmaz topa. kimse faul yapmamaya çalışır. Hep bir ikram vardır sanki sahada. Çünkü kanayan bir yarası olan koşamaz topun ardından ve aynı hüznü paylaşanlar, birbirlerinin topunu çalmazlar. Bilirler ki yenilmişlerin arasından bir şampiyon çıkmaz.
Aynı yaraya gözyaşı akıtanlar arasında hep bir sırdır pazar günleri. O Pazar günleri kimileri çocukluğunun en tatlı rüyalarını yaşarken kimileri ise adam olmanın en acı deneyimini yaşarlar. Böylece aynı doğumlu olanlar arasında yaş farkı gözlenir gözlerinde.
Şu pazar kelimesini hep aşk kelimesine benzetirim. Neden mi? Çünkü pazarın anlamı hep yaşananlardan çıkmakta, aşkta öle değil mi? Aldatılmış biri için aşk, yanmış bir kibrit demek. Karşılıksız sevmiş biri için aşk, yüzü dönük bir gül demek. Sevgilisiyle el ele tutuşan biri için ise aşk, sonsuzluğun küçüklüğünü görmek demek. Pazar, babası yanında olan çocuklar için uykusuz bir cumartesi gecesi demektir. Babasından yoksun olanlar için ise, görülmeyen bir yaranın kanaması demektir
Bazılarına ise zaten hep pazar.
Kimileri için hafta sadece pazar günlerinden oluşmaktadır Bilinçli kullandım çoğul ekini çünkü kimileri yedi gün pazarı yaşarlar. Bunlar kimler mi? Bu kişiler elbette ki pazarcılardır.
Pazarcılar için haftanın her günü pazardır. Bu yüzden pazar kelimesini de farklı algılarlar. Örneğin pazarcılara pazar dediğinizde, çürük domateslerin ayıklanması der, bal gibi üzüm der, Malatya kayısısı der, bu nar bin bir derde derman der...
Pazar denildiğinde pazarcıya, soğuktan çatlamış elini, çay ile yumuşatmaya çalıştığı simidini gösterir ve bir de ekmeği gösterir, her şey bunun için dercesine.
Pazar günleri en özel günlerdir. Kendinizi en iyi tanıma günleridir. Ben buraya ancak birkaç pazarı yazabildim. Sizin pazarınıza denk gelmiş midir bilemiyorum. Bence bir sorun kendinize, benim pazarım nasıl bir pazar diye.
Tatil günü olduğu için ben ve çocuklarımda çok severiz pazar günlerini ve o gün için kimselere randevu vermeyiz çok anormal bir durum olmadıkça. Güzel bir yazı kaleme almışsın kutlarım seni...👍
teşekkür ederim ahmet bey beğenmenize sevindim.🙂