Pisiklinin Göl
PİSİKLİNİN GÖL
Şu şehirdeki
Kenarları ak mermerli
Süslü reklam resimli
İnce kumlu
Ücretli havuzlar gibi
Dolup taşar yaz günlerinde
Bizim köyün çıkışında
İki yüce dağın arasında
Uçurumun dibindeki
Pisiklinin gölü.
Servis arabaları
Ara sokaklardan
Özel arabalar
Kapımızdan alıp götürmüyordu
Bizi oraya!
Yalınayaklarımızın üstünde
Bağdan bahçeden kaçarak
Gizlenerek siveçlerin arasından
Puslu birer damla gibi
Yapraklardan dallardan aşağı kayar gibi
İniyorduk ağaçlardan aşağı!
Yollar haramdı
Çocukluğumuzu; Kır gerillaları gibi yaşıyorduk
Yol denecek yol yoktu zaten köyümüzde!
Ayağına diken batmış Ali ağlıyordu
Kınıklının Veli gülüyordu!
Dün kendisini döven Ali'ye
Kan boşa gitmesin diye
Ayağını ağzına götürdü emdi Ali
Göle de bayağı uzaktı
Alinin yeri.
Gölden sesler geliyordu
Çağrışmalar bağrışmalar
Birde hiç durmaksızın kuzu meleşmeleri
Kayalardan taşlardan aşağı
Güldür güldür köpürerek dökülen su sesi
Hiç durmaksızın hoş geliyordu!
Gölün içine girene kadar
Göremezdi o gölü hiç kimse
O gölün ünü de
Görünmezliğinden geliyordu işte!
Bir yanı çetin kayalıklarla çevrili
Diğer yanı, dik bayır kavaklık ağaçlık
Derenin üst tarafından inilmez
Suyu kayadan taştan aşağı
Bir çağlayan olur balıklarıyla
Alt tarafından, Çalıdan çırpıdan girilmez
Suyu, tutulan bentten akar değirmene gider.
Kavaklıktan aşağı genç kavaklara
Tutunarak, sürünerek indi Ali
Peşinden veli indi göle.
Yarımça iki yanında
Dört bahçe makasının üstünde gibi
Kaçarak kurtulmaya çalışıyordu
Makaslarına çöp dürten Gazi'nin elinden!
Gök kayanın başından
Sarı Cemal'in babası bağırıyordu
Cemal'i arıyordu
Gölde kurbağalar gibi yüzen Cemal
Babasının sesini duyunca sır oldu!
Bu güne kadar o gölde
Yakalanmış tek bir çocuk olmadı
Çocuklarda yalan sular seller gibi akardı
Ben gölde yüzmedim, ben gölde değildim gibi!
O mevsimde her aranan çocuğun
O gölde olduğunu herkes bilirdi
Ve bütün herkesin anası atası
"Bir daha o göle gittiğini görürsem
Ayağını bacağını, kafanı gözünü kırarım" derdi
O gölde balık tutmayan
O göl yüzünden dayak yemeyen çocuk yoktu!
Ama o gölde mıknatıs vardı sanki
Çekiyordu çocukları yaz mevsiminde içine içine
Ve o gölde hiç kimsenin donu ıslanmıyordu
Çünkü her şeyleri ortada yüzüyorlardı!
Kör Rıza o gün; Kuzularını da yıkamadaydı
Meleşmeler o kuzuların sesiymiş
Her çocuğun elinde bir kuzu
Gölün içinde debelene debelene yıkanıyordu
Yıkanmış kuzular
Pamuk gibi kar gibi beyaz oluyordu!
Kör Rıza'nın çoban köpeği, gölün kıyısında
Ağzı ayrık, dili sarkık ıslanarak
Kereste doğrayan hızar gibi
Dişlerinin arasından ha bire soluyordu.
Düzgün; Bostanlarına giren komşularının
Kuma gömdüğü kara tavuğun
Kara donuna bulaşan
Kanını yıkıyordu!
Celal ve Cinonun Mahmut
Bir yılanı balık diye tutmuşlardı taşın altında
Korkmadılar, atmadılar, öldürmediler
Celal kuyruğundan tuttu
Yılan kıvrıla kıvrıla
Eline yakın kelep oldu
Celal salladı açıldı yılan
Celal durdu kelep oldu yılan
Devinen zaman içinde her şey oyundan bir parça
Ahmet; kendi bostanlarından çalınmış
Düzgün'ün verdiği hıyarları dişliyordu iştahla
Kurt Ali bir bahriyeli gibi
Kayanın en yükseğinden atlıyordu göle
Hamza koynuna doldurduğu
Aponun elmasından yolduğu çağlalarıyla
Durgun sularda kurbağaları
Ağaçların dallarında kuşları taşlıyordu!
Kavakların yüksek dallarında kuşlar
Kayaların gölgeliğinde kayapalar da
Vakit öldürüyorlardı!
Hararında saman taşıyan bir eşek yıkmıştı
Sahibinin gücü yetmiyordu kaldırmaya yükü
Çocuklar yardım ettiler, her şeyleri ortada
Eşeği kaldırdılar ayağa, yeniden yüklediler
Adamdan kimseyi görmediğine dair söz aldılar
Kavakların dutların gölgesinde yatarak
Gölde derede ıslanarak
Vakit öldürdü çocuklar!
Yüksekten gölün içine atlamaktan
Yosunlu taşlardan ayağı kayıp düşmekten
Kaş göz yarılmaktan
Kol bacak kırılmaktan
Uzuvlarını nakit öldürdü çocuklar!
Daha bir karış çocuklara
Ayıbı idrak etmemiş çocuklara
İşten güçten vakit yoktu
İş herkesin işiydi
İş tutan çocuk herkesindi.
Dayak, kötü söz çoktu,
Sevgi yoktu diyemiyorum!
Onca yoksulluğa rağmen
Ben o çocukluk yıllarımı
Pisiklinin gölü özlüyorum!
Çünkü biz çocuklar harmanlardan
Gece gündüz kuzu gütmekten
Bostan başı beklemekten
Sergilerden tavuk kişelemekten
Dolu dolu zırlayan beşik sallamaktan
Kaçıp kaçıp göle giriyorduk keyifle
Ve köteği de kötü sözü de
Hak ettiğimize inanıyorduk
Onun için bizim ağlamamız kolay olmaz
Onun için var olan sevgimize
Bir hilal gelmez!
Suratımıza beş parmağın izini bırakan
Gözümüzün içinde çıngı çıngı ateş yakan
Çekinmeden öptüğümüz o eller gibi
Yakındır yakın bize sevgi!
Ve it köpek, koyun kuzu, at eşek
Dağ taş, uçan kuşlar, akan seller sular
Her şey yakındı, her şey sevgiydi
Kış günleri, kar, kış soğuk bile
İstersek tutabiliyorduk karı havada
İstersek basabiliyorduk üstüne yalınayak
Ayaklar buz kesene dek, buz kayıyorduk
Kırlar çiçek açana dek!
Ben şu havuzları sadece ekranda görüyorum
Ve bir de lafta dinliyorum girip çıkanları
Kurallar içinde, kurallara bağlı zorlamalı
Eğitmenlerin her alet edevat ile yüzdürdüklerini
Ben şimdi ki çocukların
Bıkkınlıklarını anlayamıyorum!
Her şeyleri açıkta değiller
Ayakkabıları da var yere sağlam basacakları
Belki de sadece camdan bakacakları arabaları
Göğün bir katından bakacakları uçakları
Ama sanıyorum bizde olan sevginin S' si yok
Bu çocuklarda
15. 7. 2003.