Renklerdeki Sevdalar

'İnsan, sevgileri renklerde yaşar.' demişti bir dostum yıllar öncesinde. Susmuş, sadece belirli bir noktaya bakmıştı sonra uzun uzun. Duman altı, buğulu, renksiz, izbe bir yerdi ve hüzünlerini yüreğinde bırakarak susmak en iyisiydi üzmemek adına.

Sormamıştım detayını ve nedenini bu cümlenin o zaman merak etsem de... Sonradan da unutmuştum ve konu kapanıp gitmişti.

İnsan beynine kazınan bir cümle unutulmuyormuş oysa. Çağrıştıracak bir olay, bir konu, bir yaşam kesiti, minicik bir söz hatırlatıveriyor hemen ve beyin jimnastiği başlıyor kişide.

Az önce aklıma geldi bu cümle ve tabii dostum da... Fark ettim ki o an; bu sözün anlamını detaylandırma, çözebilme, fazlasını keşfedebilme arzuları doğmuş içimde. Sözcükler uçuştu gözlerimin önünde. Sevgi, renkler, renklerin tonları, tınıları, getirileri, heyecanları...

Sustum, daldım, düşündüm, irdeledim, yaşadım, hayal ettim...

İnsan hayatı bir tuvaldi artık ve ben de bir ressam... Fırçalar kalem olmuş elimde, renkler hayal olmuş gözümde...

Çocukluk ve buluğ çağının rengi geldi gözüme... Akşam yatarken, tatlı masallarıyla anne idi sevginin adı... Sabah uyandığında günlük harçlıklarıyla baba, gün boyu ise sokaktaki oyunlarda en büyük destekçi olan kardeşti sevgi. Bazen komşunun büyük kızına platonik bir aşk, bazen sınıf arkadaşına kara sevda... Şair olup şiirlerle şimşek gibi çakmalar, güzel sözlerle yıldırım gibi yanmalar.

Pembeydi bence sevginin rengi o yıllar... Az daha uçarı sevdalarsa tozpembe... Pembe bir dünyada, pembe düşlerde, tozpembe hayalimsi sevdalar.

Açık maviydi sonrası 30'a kadar. Yüzeyseldi sevdalar. Bazen bulutsuz bir gökyüzü maviliği, bazen bir deniz kıyısıydı. Kıyıdan ileri gitmeye, gökyüzünün daha yükseklerine uçmaya cesaret olmazdı.

Gezinirdi sevdalar açık mavinin tonlarında. Kalıcı evi olmazdı kişinin; sadece ara sıra konaklamalar...

Uçardı gönüller ve uçarıydı. Meltemin esintisi bile savurmaya yeterdi. Bir bakış, bir ses, bir duruş, bir süzüş, işve, naz yeterdi açık mavi dalgalanmalara. Hatta uğrunda gelecek kaybetmelere...

Duruluyordu gönüller 30 sonrasında biraz... Doğanın yeşilinde ya da gözlerin zeytin rengindeydi aşkın büyüsü. Yeşilin tonları söyletir olurdu o yıllar tüm şarkıları. Gönüller yeşilin huzurunu ararlardı. Daha bir kalıcıydı sevdalar. Daha içtendi insanlar. Yine de yüzeyseldi, yine de hafif bir esintiye bağlıydı sanki.

Yeşili, bir başka yeşilin tonu yok edebilirdi. Zeytin bakışı bir bahar bakışı öldürebilirdi. Kalıcı sanılan sevdalar, bir başka büyülü renkle solabilirdi.

Daha bir olgun çağlar geldi sonra. Açık mavilerin koyulaştığı, kıyı ve sığ deniz mavisinin lacivertleşip en derinlere gittiği yıllar. Bir kadının sevgisini yüreği ile akıtabildiği, bir erkeğin yüreği ile sarabildiği zamanlar.

Mavilerin en koyusu, denizlerin en derininin aşk yuvası olduğu, boğulma korkusunun olmadığı, dalgaların hissedilemediği, dalarken el ele en diplere dalınan ömürden kesitler.

Bir kadının sevgi çığlıklarının, güzel yüreğinin hissedilebildiği, bir erkeğin, sevgisini kaygısızca yürekten dillendirdiği, sevgi yağmurunun en cömert olduğu, yağdıkça topraktan sevgi bereketi fışkırttığı hayatın en güzide anları...

Önkoşulsuz seven kadınların, şartsız sevdalı erkeklerin, derin mavili yılları.

Tin kokularının, ten kokularının önüne geçtiği, ten kokularının şehvet kokularından önde olduğu, en derinlerdeki, en mavilerdeki, en insancıl, en büyülü yaşamın tatlı anları...

Her yaşta olabilecek kadar efsun dolu sevdalar...

10 Ağustos 2010 3-4 dakika 45 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 9 yıl önce

    Toz pembe ise de hayatta ve bir zamanlar sevda da yine de hayatı daha da renklendirmek insanların kendi elinde. Yeter ki karartmayalım hayatımızı ve geleceğimizi. Tebrikler içtenlikle Turgay bey...👍