Ruh
Bir gün kayışı sıyırır herkes, bundan eminim, kimi zevkten, kimi derdinden ama bir gün mutlaka kayışı sıyırır insanoğlu...
Önemli olan hayatta gülümsemek filan değildir, istediğin kadar gülümse, dilediğin kadar mutluluk naraları at veya tam tersini yap bunlar insanı bir yere taşımaz. İnsanı aslında sadece içindeki ruh taşır, hani gözle göremediğimiz, elle dokunamadığımız...
Kimi ruhlar edeplidir, kimi utangaç, kimi suskun, kimi saçmalar durmadan, kimi fahişedir, taşıyan sahibi bile farkında olmaz!
Hani derler ya, insan, insan olabilmelidir hayatta, ottan boktan şeylerle meşgul etmemeli aklını, oysa bu bile yanlıştır, bir insanın ruhudur geleceğini tayin eden, geçmişini geleceğine taşıyabilen. Düşünsenize ne gülen gözleriniz, ne çok beğendiğiniz bedeniniz, en eliniz, ne saçınız ulaşır geleceğe, sadece ona özeldir geleceği görebilmek ve oraya ulaşabilmek...
Şimdi kabul eden ruhlar kadar, kabul etmeyenlerin kavgası yaşanır gece yarılarında, kabus dolu rüyalardan fırlar kalkarsın yatağından, odan buz gibidir ama sen yanarsın, en yakının bile farkına varmaz yaşadıklarının, gözlerin doludur kendinden utanır, ağlayamazsın!
Ne demişti şair "bir merhabayla başlar tüm serüvenler, bir hoşça kalla son bulur" şimdi yine aynı düşüncede mi acaba merak ediyorum!
Bazen hoşça kal bile demek gerekmez, gözünü yumar sessizce çeker gidersin yaşam mücadelesinden. Zamanı mıdır, yoksa daha zaman var mıdır, hesabını bile tutmazsın, dedik ya, kayışı sıyırmışsın, bundan sonrasının hesabını tutacak değilsin...
Hayır mı, şer mi orası gittiğin yerle alakalıdır!
Geçmişe bir hatıra mı, boş ver onu da bırakmıyor zaten kimse, sadece bıraktığını sanıyor insan...