Sabah Ezanında Masada Oturmuş Muz Yiyorum

...sanrılı-sancılı-acılı kebap tadında olma durumlarımı aşalı çok olmuş. Zaman geçmiş farkında olmadan.
Duvarlarla duvar karanlıklarla karanlık oluyormuşum da haberim daha yeni olmuş sanki daha önceden
haberim yokmuş gibi öyle yaşamışım ölü ölü...Ya işte böyle miniğim. Hallerimle başbaşa kaldığımı daha
geçen gün eve bir postahaneden gaz alırken anladım da nasıl anladım...Bu soru değil. Benim hep
ayaklarım karada olmalıydı sağlam mı basmalıydı bilemedim ama arkamdan kırıta kırıta gelen kibar
bir hanımın tâ gözlerimi delercesine baktığını gördüğümde ve onun telefon etmek için oradaki telefonların birine uzanıpta sesi "sırtım dönüktü çünkü erkek sesini andırıyordu" kadın sesine benzemiyordu. Ama yani güzeldi de aklımda kalmış!

benim ayaklarım deyince denizde de yere basmalıydı. Sonra sırtım her zaman karaya dönük olmalıydı.
Hususiyetle derinlik filmini seyredince ben de ister istemez bir köpekbalığı tedirginliği peydahlandı.
Bu nedenle gözlerim onların kuyruk bölümlerini arar. Dın dını dını dın dın gibi müzik eşliğinde.

oysa dünkü elleri son derece yaşlanmış parmaklarının her birinde yaşlanan deriler sarkmış gözlüklü
zarif bir hanım ne de olsa çekici mi gelmişti. Bu soru değil...İnsanın kafası dinç olmalı. Yatakta
masa başında sanatta resimde müzikte şiirde romanda filan...demişti. Ya işte böyle meleğim.
Sağlıklı olmamız gerekirmiş her alanda. Başarı ödül övünç bizi beklermiş kürsülerde ve alkış alkış
aferimler arasında yaşar gidermişiz.

doğrusuysa aylardır haber izlemiyorum. .oktan püsürükten gazetelere de bakmıyorum...

27 Ocak 2011 1-2 dakika 181 denemesi var.
Yorumlar