Sabretmek Lazım
***Bir Zile Panayırı Hikayesi!***
Eskiden Zile ve çevresinde bir çok iş Zile Panayırına göre ayarlanırdı.
Borçlar panayıra göre alınır ve verilir,ticaret panayıra göre yapılırdı.
Eksikler panayıra göre düzülür, hatta düğünler bile panayıra göre ayarlanırdı.
Azap ve çobanlar panayıra göre tutulur, gelecek panayırda işleri biter ve haklarını alırlardı.
Velhasılı Zile Panayırı;Tokat,Amasya,Yozgat ve Sivas İlleri için bir başlangıç ve ticaret fuarıydı denilebilirdi.
İşte böyle bir zamanda adamın biri ihtiyacı olan bir köye sığır çobanı durur.Köylü ile anlaşır, ertesi sabah işe başlar.Sabah erkenden kalkar, sığırları meydanda toplamaya başlar.Köylüler birer,ikişer ne kadar malı varsa köy meydanına getirir.Çoban da başka mal kalmadığına kanaat getirince hayvanlara ;
---'Hoo! Der,kıra götürür.
Kırda hayvanlar hem sağa sola koşar, hem de otlarlar.Sığırlar otlaya dursun;
Dananın biri yaramaz mı yaramaz.Hiç otlamadan başlar kaçmaya.Çoban bunun peşine düşer.O kaçar,çoban kovalar.Dana kaçar, çoban kovalar.Uzun uğraşlar sonunda danayı geri çevirir ve sığırın içine katar.Hem dana hem de çoban oldukça yorulmuştur. Bir taşın başına oturur,değneğine dayanır.Kendi kendine konuşmaya başlar;
---Şunun şurasında ne kaldı canım?Hepsi on bir ay yirmi dokuz gün kaldı,der!
Yani o gün çobanın ilk günüdür.Panayır yeni başlamış.Bir daha ki sene Zile Panayırına daha on bir ay yirmi dokuz gün vardır.Çobanın da paraya ihtiyacı vardır.Bu hayvanları güdecek ki,kazandığı ihtiyacı olan parayı alsın.
Durur uzun uzun düşünür.Başını sağa sola sallar.Neden sonra;
---Sabretmak lazım,der.
Ve işine devam eder.
Zile'de bu hikayeyi ben ilk defa duydum.Ama gerçek olduğunu tahmin ettiğimden ;
---Bir Zile Panayırı Hikayesi olarak yazdım.Güzel ders alınacak bir hikaye..Atalar boşuna dememiş;
'Sabırla koruk helva olurmuş!'
SABRETMEK LAZIM!
Kemal DOĞANAY