Sağlık Daha Önemli

1919 yılında, dünyada 40 milyon kişi "grip"ten öldüğünde, bir doktor, birçok çiftçiyi griple mücadelede yardım amacıyla ziyaret eder. Birçok çiftçi ve ailesi grip kapmıştır ve birçoğu ölürler. Doktor ziyaretlerine devam eder ve bir sürprizle karşılaşır; ziyaret ettiği bir çiftçi ve ailesi çok sağlıklıdır. Doktor böyle olabilmesi için aileye herkesten farklı ne yaptıklarını sorar ve cevaben çiftçinin hanımı odaya, "bir tabak içine soyulmamış bir soğan" koyduklarını (muhtemelen diğer odalara da) söyler. Doktor buna inanamaz ve bu soğanlardan birini alarak laboratuvarda mikroskop altına koyarak inceler ve soğanın içinde "grip" virüsünü görür. Soğan, açıkça grip bakterisini "absorbe" etmiş, emmiştir ve bu sayede de aile sağlıklı kalmıştır. Bu hikâyeyi kuaför dostumdan duydum. Geçen yıl dükkânına çukur bir tabak içinde bir ‘soğan' yerleştirir. Ve büyük bir sürpriz yaşar, o yıl hiçbir personeli grip olmamıştır. Formül işe yaramıştır... Bu öyküden alınacak ders; bir miktar "soğan" almanız ve evinizin çevresinde bir yerlere yerleştirmenizdir. Ne olduğunu görmek için onu deneyin. Biz geçen yıl onu denedik ve asla "grip" olmadık... Bu tür önerileri birkaç yerde daha okumuştum. Bende yapmak istiyorum. Siz de deneyim. Ev soğan kokar ama. Evde yaşayanlar fark etmez de, dışarıdan gelenler fark eder. "Ayyy Sıdıka'nın evinde bir soğan kokusu var. Dayanamıyorum o kokuya. O yüzden gitmiyorum evine", derse bir arkadaşım çok üzülürüm. Bu durumdan çekiniyorum. Gerçi bir süre sonra açıkta kalınca soğanın da kokusu kayboluyor sanırım. Endişem yersiz galiba. Bir zamanlar 'Sarımsak kokulu Türkler' , diye bir yazı okumuştum. Bir Alman yazarın 'En Alttakiler', isimli kitabından bir bölümdü. Çok sürekleyici ve Türkleri aşağılayan bir kitaptı. O zamanlar satış rekorları kırmıştı. Ben de Türküm ama bazen Almanya'dan gelen Türkleri görüyorum. Bir insan dağda yaşasa ancak bu kadar kaba olabilir. Hiç bir incelik, nezaket, görgü yok. Herkesi aynı katağoriye koymak yanlış olur elbet. Benim milletim için birilerinin böyle aşağılayıcı bir kitap yazması çok acı.










Yukarıdaki soğan önerisini denemek istiyorum. Bir de evdeki kokular insanın üzerine de siniyor. Bir arkadaşım vardı. Yemek gibi kokardı. Yemek yaparken giydiği kıyafetle yanımıza gelirdi. Çok feci bir şekilde yağ ve soğan kokuyordu üstü başı. Kadın arkadaşlar dikkat edin. Yemek yaparken giydiğiniz kıyafetle başkalarının yanına gitmemeye özen gösterin. Çok itici geliyor bana. Çok kötü kokuyor. İnsan kendisindeki kokuyu duymuyor. Evindeki kötü kokuyu da duymuyor. Helede eşlerinizin yanına mutfakta giydiğiniz soğan kokulu kıyafetinizle yatmayın. Ben o kokuyu bilirim. Çok feci kokuyor. Bildiğim için yazıyorum.









Benim 'kokular' isimli bir yazım vardır. Onu da okuyun. Şiirkolik sayfasında da vardır. Sevgiyle kalın. Güzel kokun. Mis gibi sabun kokun. Birine sarıldığımda, sabun kokusu duyunca çok hoşuma gider. Bayılırım sabun kokan insanlara. Sabun kokusunu sevmeyenlerde olabilir. Bu benim yazım. Benim görüşlerim. Bir tabağa soğan koymayı deneyelim. Domuz gribi yine yaygın bu aralar. Domuz gribi olmaktansa varsın evimiz biraz soğan koksun öyle değil mi? Denemekte fayda var. Tekrar sevgiler...

03 Şubat 2016 3-4 dakika 76 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • Nice güzel paylaşımlara...

  • 8 yıl önce

    Sağlık adına güzel nasihatler güzel yaklaşımlar beğenerek okudum tebrikler içtenlikle Sıdıka hanım...👍

  • 8 yıl önce

    Beğendiğinize sevindim. Bir yazar arkadaşım bana, "Sarımsak kokulu Türkler konusuna değinmen olmamış. O ayrı bir konu. Yazarken savruluyorsun" dedi. Arkadaşım haklı olabilir biraz savruk bir yazarım ben. Ben soğan kokusundan bahsederken, bu konu bana, okuduğum o kitabı çağrıştırdı. Ben doğaçlama yazıyorum. İçimden geldiği gibi. Yazarken o an aklıma ne geliyorsa konuya dahil ediyorum bazen. Bu şekilde yazmak beni rahatlatıyor. Çok kurallara uyduğum zaman rahatlayamıyorum. Biraz esnek ve savruk bir yazarım. Kural tanımayan kafasına göre takılan gibi...