'Şair Ceketli Çocuk' (Kazım Koyuncu. 25 Haziran 2005)

"Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."





‘' Şarkılarla Geçtim Aranızdan ‘'


Bir hayat öyküsü değil bu, Şair Ceketli bir Çocuğun dünyamıza bıraktığı sesten, müzikten söz etmek istiyorum...Onun insan sevgisinden, severken ve söylerken sesini usul usul emanet ettiği kulaklarımızdaki tınından bahsetmek istiyorum. Onun dudaklarından çıkan sözlerin sesin biçim ve devinim kazanarak kaç masum aşka yoldaşlık ettiğini. Kaç güneşin doğuşuna ve ayın mavi saçlarına dokunduğundan bahsetmek istiyorum


En çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda ,memleketimin bir ucundan diğer bir ucuna bütün insanlarla nasıl gönül bağını kurmuştu Şair ceketli adam ! Kaç şiire ses, kaç göç eden turnalara selam vermiştir...Ve hissediyorum söylemiştir içinden -Yine turnalar geçer şehirlerimden, gözlerine bakarım ve yine çocuklar düşer resimlere duvarlara dağlara. Rüzgar düşer güzel yüzlü çocuklara, sözlerin yankılanır rutubetli odalarda. Üşürüm, korkulara sığınırım... Yüzüme çarpar hüzünler ,hüzünleri bulutlara saklarım, kara bulutlara Ve çocukları alır ,kaçarım savaşsız dünyalara ...


Ve biliriz şairliğini, severim kıyıları döverken Karadeniz'e dost olduğunu, biliriz şarkılar söylerken bütün kötülükleri unuttuğunu, aklında sevgi, dilinde barış nağmelerini, biliriz ölümsüz aşkların ölümlü insanlarını sevdiğini, biliriz ülkem derken dünyayı kastettiğini ve severken insanı, insan olduğu için sevdiğini, biliriz ağlarken utandığını, yüzüne vuran rüzgarın kaç dal kırdıysa af ettiğini, biliriz sendeki sevgisinin kutsallığını, kutsal duyguları yaşattığını, biliriz senin her şeyden önce bir insan, şair ceketli, şair yürekli bir can olduğunu, biliyoruz senin isminin Kazım Koyuncu olduğunu...


Biliriz ! ‘' Hayde ‘'.diye seslenirken, ‘'elun nişanlışına ben nasıl diyeyim hayde''yi ,biliriz ‘'anılar düştü peşime, uyumaz oldum'' derken, kaç binleri ardına taktığını, biliriz ‘'nacais birapa- çayın'' şarkısını söylerken, o ırmağın taşıdığı suyun okyanuslara ulaştığını, biliriz ‘'koyverdun gittun beni ‘'derken, bizlere geldiğini, biliriz ‘'uy aha ‘'derken, çılgın aşklara yelken olduğunu, ama b i l m iy o r d u k bizi bırakırken :

‘'Ayrılık anı bu sisli şarkıyı
Irmaklar gibi akıp uzun uzun
Terkediyorum bu kenti''
diyeceğini ...



'Şair ceketli çocuk' ölümünün 10. yılında bizler seni hala unutmadık ...

06 Temmuz 2016 3-4 dakika 51 denemesi var.
Yorumlar