SamYarası
Bazen düşünüyorum da iklim muştuları akıl bağımdan çözülüyor… İnsanlar meşgul hayat gailesi nelere gebe sanki her yer, sokak, kahve, adam, çocuk güllük gülistanlık… Derin yara bilir misin? Mirim!
Hani kabuğunun üstünde karanfil alazı ayın gölgesine sürülüyor yalnızlık iki adamın kavgası gibi/iki tren yolunun aynı kavşakta düellosu…/
Siz üzülmeyin dedim; yürekleriniz yara almasın en iyi adımı ben atarım hatta en güzel şiiri de yazarım ben!
Sonra ardım sıra hakaretlerinizi düzersiniz sineme… Yüzüme/
Nasıl olsa alıştınız emeği yer çukurlarına kavuşturmaya ego tavan yapmış en yüce dağlarınızı taşıdınız önüme…
Durun!
Benimde dağlarım var üstünde sar kırmızı çiçekler avuçlarım kanar yazgınıza/bir çocuğun viranına üzülürüm bir evsizin evine bir ağacın tenine… Böğrü yarılır bir sazın keman iç açılarına ayrılır tanımaz olur bir ana oğlunu oğul mendil misali yakalara takılır…
Sandım ki hep bana geliyorsunuz sizin için çiçekli bahar elbiseleri giydim çarığım ham kuzu derisinden şalvarım Kilis kumaşı peneslerim Trabzon kırması yaşmağımda al güller…
Sam vurmuş yüzümüze sinemize elimize olgun diyarlardan biçare Dumrullara düştük eskiden…
Sevda can simidiydi uşaklara bilin gayrı/
Fesleğen otu tumanlara dikilirdi göynekler bembeyaz ap aktı duru gelinin tacı gibi…
Sam yarası çekmeyen bilmez genzine…
Dudaklardan aksa da demi…/