Sana aşık olabilir miyim?
Merhaba, ben sana, aşık oldum,
?Nasıl?
Aşk diyorum, hani dünyada en değerli olarak kabul edilen, bulduğunuzda sakın kaybetme, diye, sıkı sıkıya tembih edilen şey, aşk.
?İyi ama ne alaka?
Sanırım ben anlatamadım derdimi, sana diyorum, aşık oldum...
?Anladım onu da, ben sana anlatamadım, neden, diyorum?
Birisinin yanına gidip, böyle bir soru sordunuz mu? Alacağınız yanıtın, ne olduğu o kadar önemli değil. Sordunuz mu? Buna benzer bir diyalog yaşadınız mı? Yanınıza gelip birisi, sana aşık olabilir miyim, deseydi? Ne cevap verirdiniz?
Herhalde delirmiş olmalı, diye düşünürdünüz? Oysa izlediğiniz dizilerde, filmlerde konu aşk olunca, gözleriniz dalar gider, orada oynayan erkek/kız, sizin idealiniz olur, aşk ve sevgi idealiniz, gözleriniz buğulanır, kimseler yoksa, gizlice ağlarsınız beklide. Aşk sen ne güzelsin dersiniz, bir kitapçıya girdiğiniz zaman ilk gözünüze takılanlar aşk romanlarıdır. Alırsınız bir tanesini, başucunuzdan ayırmaz ve en kısa zamanda, büyük bir heyecanla okuyup bitirirsiniz, olmadı bir kez daha okur, yakın arkadaşlarınıza da, hem anlatır, hem mutlaka okumasını tavsiye edersiniz.
Aşk, değerlidir aslında tüm insanlar için, dini, dili, ırkı yoktur aşkın. Aşk sınırları deler geçer, kutsaldır, dokunduğu her yürek, bir başka çarpmaya başlar, değişen bir yaşamınız olur. Hayattan keyif almaya başlarsınız, annenizin istekleri, babanızın olmamış bu çay, yeniden demle demeleri, kahvaltıdaki eksiklikler, evdeki noksanlıklar, görünmez gözünüze.
Üstelik karşılıklıysa duygularınız, of, of, of, dokunmasın size kimseler, ayaklarınız artık yere basmaz, uçarak gider gelirsiniz her yere, patronun tafraları, iş arkadaşınızın cakaları, sizi en ufak şekilde etkilemez, ne haberlerle ilgilenirsiniz, ne tur atlayan takımınızla. Unutmadan hatırlatayım, tüm bunlarla, hala ilgilenebiliyor ve ben aşığım diyorsanız, gözden geçirin aşkınızı, bir yerlerde, bir noksanlık var demektir.
Hele bir de cep telefonu icat edildi ki, sormayın, aşk demek telefon demek artık, son zamanlarda. Biiip.. leyerek düşen mesajlar, karşılıklı gülücükler, sözler, kelimeler, günaydınlar, iyi akşamlar, buluşalım mılar, uzayıp giden, yeni bir aşk serüveni ve yeni bir aşk yaşama şekli. Şimdilerde bir de 3G başlayacak ki, eyvah, eyvah, yeni aşklar ve aşıklar çok şanslılar.
Bir de romantik bir seveniniz varsa, oh ne ala, yenilenirsiniz, dünyaya artık, yeni kullanmaya başladığınız gözlükle bakmaya başlarsınız, aşk gözlüklerinizle.
Ne güzel değil mi? Aşk'ı konuşmak yazmak, anlatmak, anlamak. Sanırım, burada en son yazdığım hepsinden daha mühim. Aşk'ı anlamak, herkesin bilmesi ve öğrenmesi gereken bir şeydir, yoksa Aşk'ı bulup kaybetmekten canınız çıkar, yüreğiniz olur bir çöp tenekesi ve siz bir gün gelir 'bas,bas bağırırsınız, ben Aşk'a inanmıyorum' diye. Oysa Aşk'a inanmıyorum demek, kocaman bir yalandır ve siz kendinizi kandırarak ne kazanacağınızı ve ne kaybedeceğinizi hesaplayamazsınız.
Ya, eskilerde kalan bir Aşk'ı hayal ederek, gizlice yaşarsınız duygularınızı, ya da olmayan bir sevgili yaratırsınız kendi dünyanızda, onunla paylaşırsınız bir şeyleri. Paylaşırsınız, çünkü Aşk'ı yaşamak zorundasınız ve bunun önüne geçemezsiniz. Aşk'ı yaşayamam, ben aşık olamam, olmamalıyım, gibi yalanlar, belki bir çok arkadaşınız ve dostunuz için inandırıcı gelebilir ve hatta kendinizi bile inandırabilirsiniz buna, fakat bana, bunu anlatamazsınız, anlamam da, inanmam da, inandıramazsınız.
Aşk'sız yaşayacak bir kalp olduğuna inan var mı içinizde? Buna, gerçekten de inanıyor musunuz?
Şu durumda, Aşk' her insan için, ekmek kadar, su kadar, para kadar ve nefes kadar değerlidir, bu konuda, hemfikir olduğumuza inanıyorum. Farklı düşünenleri önemsemiyorum, çünkü onlar kendilerini kandıranlar grubundan oldukları için, kandırmaya devam edebilirler, benim için hiç mahsuru yok.
Peki, o zaman yukarıda bahsettiğimiz güzellikleri yaşamaktan yana tavrı olan ve Aşk'a beklide, yeryüzünde en çok değer veren toplumlardan birisi olmamıza rağmen, neden Aşksız bir toplumuz? Aşk deyince neden hep aradığımız ve istediğimiz bir şey olduğu halde, buz gibi davranırız? Yoksa sürekli kendini kandıranlardan mıyız? Özümüzde, hiç değer vermediğimiz bir konu mudur Aşk?
Neden dolmuşlarda, vapurlarda, cafelerde, sokaklarda veya herhangi bir yerde oturuken, çatıktır kaşlarımız? Neden çevreye gülücükler saçarak, bu kalbe ev sahipliği yapmak isteyen var mı, diye düşünmez ve bunu dışarıya yansıtmayız? Neden kendimize bu denli haksızlık yapar dururuz? Bu kadar ihtiyacımız olan duyguları, neden görmezden gelmeye çalışırız?
Kime rastlasam, sokakta kimi görsem, ne zaman birileri yanıma gelse, hep yakınılan konu Aşk konusudur. Oldukça uzun incelemelerim ve araştırmalarım sonucu toplumumuzda görünmeyen ama bir derin yara olan Aşk konusunun, neden hep sorun olduğunun, sanırım yanıtını buldum. Olaya dışarıdan baktığım zaman gördüğüm gerçekler, aynen yukarıda yer alan diyalog benzeri durumlar ve oradakine benzer yanıtlar.
Neden?
Bir insan, size aşık olduysa ve gelip bu konuyu size açmış, konuşmuşsa, neden, gibi, çok saçma bir soru, sorulabilir mi? Bizde, maalesef sorulmakta, neden sorulmakta, onu da anlayabilmiş değilim.
Sanıyorum Aşk nedir, öncelikle toplum olarak bunun yanıtını bulmamız gerekiyor. Aşk yaşamımız boyunca hayatın bize belki bir, belki birkaç sefer, al bakalım, buyur diye önümüze atıverdiği sürprizlerden birisidir.
Aşk, köle olmayı kabul ettiğiniz ve esaretine ne zaman ve ne şekilde gireceğinizin belli olmadığı kavramdır. Dur bakalım, sen bana neden aşık oldun gibi bir saçma soruyu, soramazsınız, buna hakkınız yok, çünkü onu anlatamaz karşınızdaki, onu anlatmak için kelimeler yetmez ki, anlatabilsin. Onu anlatmaya iki kelime vardır, gerisi hikayedir, ne kadar anlatırsanız anlatın, anlatımın özü 'Aşık oldum' ile sonuçlanacaktır.
Peki, akıllıyız, düşünebiliyoruz, o zaman, neden bu soruyu sorarsınız karşınızdaki aşık insana? Bu, içgüdüsel bir hareket midir, insanoğlu için? Bence değildir, kimseye 'neden aşık oldun' gibi, bir saçma soru sormayın...
Aşkın zamanı olduğuna inanır mısınız? Aşkın zamanı olabilir mi? Hay Allah, bugün ben bir aşık olsam, ne iyi olurdu, diyebilir misiniz? Aşkın asla zamanı olmaz ama ciddi şekilde, aşık olmayı isteyebilirsiniz. Peki, istediğinizde bulabilir misiniz? Şanslıysanız bilemiyorum ama sanırım bu çok zor bir ihtimal. Aşkın zamanı yoktur, en hazırlıksız döneminizde, pat diye basar kalbinizin ziline ve siz kapıyı açarsınız, bir bakarsınız ki, Aşk gelmiş ve buyur edersiniz içeriye.
Ne zaman geleceği belli olmayan bu davetsiz misafirinizin, ne zaman gideceği de, hiç belli değildir, küt diye çeker gider ve siz bakakalırsınız ardından. Beklemek ve bekletilmekten hiç hoşlanmadığı kesindir ve bu her iki taraf içinde geçerlidir. Aşık olan insan, sabırlı gibidir ama her an bir sabırsızlık göstererek, gidebilir. Bir başkasına bakması, bir başkasına Aşık olması onun için an meselesidir, anlamazsınız bile. Sonuçta, avuçlarınızda bir çift kelime kala kalır, 'hani sen bana aşıktın' dersiniz.
Peki, bu kadar kırılgan, yerinde duramayan ve kıpır, kıpır olan Aşk için, o ilk teklifte neden, diye sormaya, hala kararlı mısınız?
Aşktan korkmayın, aşksız kalmaktan korkun, çünkü aşksız kalmak, kolsuz kalmakla eş değerdir, en azından benim için böyle, ben bir insanım, siz? Demek ki, aramızda o kadar da fark yok, Aşk hakkındaki düşüncelerde.
Belki bazı noktalarda farklı düşünüyor olabiliriz ama sonuçta hemfikiriz.
Hayatın baştan sona bir oyun, bir tiyatro sahnesi, bir sinema filmi olduğunu ve bir gün yeryüzünden çekip gideceğimizi düşündüğümüzde, gerçek olan sizce nedir dünyada?
Elbette ki Aşktır, o kapınızı çaldığında durum müsaitse, lütfen çekinmeyin, açın kapıyı ve bırakın girsin içeriye. Öncelikle kendinize, sonrada Aşk'a haksızlık etmeyin ve gülümseyin, neden, diye, sormayın sakın.
Aşkın nedeni yoktur...
Yeniden görüşmek üzere, hoşça kalın...