Sanatçının Ruh Dünyası

Güzel sanatlarla uğraşan kişiler ince ruhludurlar, çabuk kırılır veya alınırlar, onlar fiziksel kavganın yerine kalemleri ile kavgasını verirler.
'Kalem kılıçtan keskindir'
Sözünü kendileri için yaşam tarzı olarak seçmişlerdir ve
toplumun önünde koşarlar, bulundukları her ortamda Lokomotif konumunda olurlar.
Haksızlığa karşı tepkilerini yaptıkları, resim, heykel, karakütür, şiir, makale, roman, fıkra ve müzikle dile getirirler, bunlar da adaletsizliğe, açlığa ,savaşa, sömürüye isyan vardır.
Hümanistir insanlara kötülüğü dokunmaz,insan haklarını sonuna kadar savunur,acıma duygusu çok gelişmiştir ve ağlayan bir bebeğin sesi onların kulaklarında günlerce kalır.
Çevre konusunda duyarlıdırlar, doğanın güzelliklerini ön plana çıkararak, onunla beslenirler, bir bulutun renk değiştirmesi, bir çiçeğin solması, yağmurun sesi, karın lapa, lapa yağması, güneşin doğuşu, yıldızların parlaklığı, denizin dalgaları onlar için ilham kaynaklarıdır.
Doğada ki ilahi dengeyi, öbür insanlardan, daha iyi gözle görürler, bırakın bir ormanın yanmasını, bir dal yansa onunla beraber yanarlar ve bu güzelliklerin bozulmasına, şiddetle karşı çıkarlar.
Hayvan severlik duyguları ön plandadır, bir atı, bir kediyi veya bir balığı resmederken onlarda ki güzelliği farklı gözle görerek, o canlılığı, o rengi tuvale aktarmak için bu muhteşemliğe resmen aşık olurlar ve onların değerini daha iyi anlarlar, bir kuşun kanat çırpası, ötmesi onlar için bulunmaz bir müzik melodisidir ve bu doğanın bize sunduğu nimetleri, tema olarak kullanarak gelecek kuşaklara aktarırlar.
Sanatla uğraşan kişiler kıskanç ve hırslıdırlar, bu sanatçı da olması gereken, normal bir duygudur.
Bir şiir okuduğunda veya bir resme bakarken, ben bunu neden yazmadım, neden çizmedim, çelişkisini yaşar ve hemen kendi öz eleştirisini yapar, bu kıskançlık ve hırs sanat üzerinedir, bu duygu sanatçıyı mükemmelliğe doğru götürür.
Sanatçının dünya nimetlerinde gözü yoktur, maddi anlamda hırslı değildir ve maddiyata önem vermez, katları, yatları, uçakları olsun istemez, dünya kültür mirasına birçok eser vermiş sanatçılar sefalet içinde ölmüşlerdir.
Sanatçı takdir edilmeyi, alkışlanmayı bekler,bu olumlu tepkilerle yaşar, onun hayat felsefesi budur.
Olumsuz eleştiriler, onu kırbaçlar asla yılgınlığa düşmez, her zaman, sanatında bir adım önde olmak ister ve sanatta rekabet olmazsa, olmazı iyi bilirler.
Sanatta ki rekabet en iyilerin ortaya çıkması ve daha iyi eserler üretmek için,gerekli bir itme gücüdür, o hiçbir zaman figüran olmak istemez.

Bu engellerle dolu maratonda bende varım der ve asla yarışı yarım bırakmaz.
Bir sanatçının sanatında ki üslubu, tarzı uzun yıllar sonra oturur ve onun karakteri ile özleşir.

Onlar dünyaya yön verirler, farklı düşünürler ve hayatı farklı yaşarlar, bohem yaşam tarzı: Onların yaşam tarzlarını topluma anlatmak için söylenmiş bir sözdür.
Emeğe saygı gösterirler, bilgi hırsızlığı İntihale tenezül etmezler, intihal yapanlara karşı acımasız olurlar ve onları kendi bulundukları ortamlarda asla barındırmazlar.
Sanatçı ruhlu kişilerin iç dünyaları deryadır, bazen büyük fırtınalar, bazen tusunamiler, kimi zaman bir sel olup, dağlardan aşağıya akarlar, hırçın dalga olurlar kayalıklarda sertçe kırılırlar. bir sabah kalktıklarında, pencereden dışarıya bakınca bulutların rengini beğenmeyerek, onları gönlünce renklere boyarlar.

Met, cezirleri hiç bitmez, bazen deniz durulur, asude, asude inci gibi kumlarla sahilde buluşarak sevişirler.
Sık, sık aşık olurlar, onlar aşksız yapamazlar ve aşklarını deli, dolu yaşarlar, asi bir kısrak gibidirler asla kendilerine gem vurdurmazlar, onların karakterlerin de bunlar vardır, çünkü onlar sıradan kişiler değildirler.
Duyguları ile yaşarlar ve duygularını ceplerine saklamayı bilmezler, cenazede ağlarlar, düğünde oynarlar, monotonluk onlar için mezara girmekle eş değerdir.
Gayet nükteli ve güzel konuşurlar, girdikleri toplumlarda etraflarına yaydıkları olumlu enerji ile hemen dikkat çekerler, hoş sohbettirler, meraklı ve bilgiye açtırlar, okur, öğrenir ve araştırırlar, cesurdurlar yazdığının çizdiğinin sonuna kadar arkasında dururlar, gerekirse sürgünü, hapis'i göze alırlar ve tarih bunun örnekleri ile doludur.
Yalnız bu erdem ve fazilet, bir üç nöbetlerinde karalanmış bir, iki şiirle veya uykun kaçınca yazdığın bir yazı ile olmaz veya bir ay resim kursuna gitmekle de kazanılmaz, bu istisna durum sanatla yatıp, sanatla kalkanlar için geçerlidir ve kendini sanatçı hissedenler içindir.

'Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız'
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

CENGİZ DAMAR

23 Ocak 2010 4-5 dakika 20 denemesi var.
Yorumlar