Sansür Kurallar Çıkarlar
Yazmaktan nefret etmiyorum aslında. Yazmayı seviyorumda bir yandan. İnsanım. Hayvan olsam hadi neyse diyeceğim ama hayvanların bile zaman zaman yazacağı dünya kadar konularının olacağını da bilmez değilim.
Yazma işine dalanların işi zor. Şöyle içimden geldiği gibi yazamamaktan patlama noktasına geldiğimi cümle mi alem mi bilir. Tutarım kendimi. Tut tut da nereye kadar?
Suya sabuna dişe eşe dosta iktidara askere yazara şaire hassas konulara dokunma. Dokunmuyorum zaten. Dokunsam önünde sonunda engelleneceğimin bilincindeyim.
Nurullah Ataç'ın Okuruma Mektuplar kitabı bir kaç gündür elimin altında. Kitap iki bölümden oluşmuş.İlk bölümün sonunda şöyle bir konuya değinmiş; Varlık dergisi benim yazımı bile yayımlamadı. Yıl 1952 filan.Yayımlanmamasının nedeni Mehmet bilmem kim isimli bir yazarın yazısına yanıt vermesi. Bu Mehmet isimli kişi Nurullah Ataç'a eleştiri getirmiş. Bir eleştirmen olarak Nurullah Ataç'da yanıt vermek istemiş. Varlık dergisi bu. Bu dergiye yıllar önce bir kaç metin babında şiirler yollamıştım. Bana mısın dememişlerdi. Tenezzül etmeme gibi huyları vardır. Dergiyi her ay aldığımda gördüğüm hep aynı zihniyetin içinde bulunmasıydı. Erken uyandım. Tekelleri altında. Yabancı ve tu kaka şiirler yazan insanı ne diye aralarına alsınlar ki?
Neyse o yıllarda bazı dergilerde yayımladılar şiirlerimi. Ömürleri kısa oldu bu dergilerin. En son Karşı Edebiyat dergisiyse beş adet şiirimden sadece bir tanesi almış ona da eleştiri getirmişler derginin en arka sayfasında. Şairin bu şiiri şiir açısından çok güzel ama öteki şiirleri nesire yaklaşmıştır gibi. Karşı Edebiyat Dergisi de aynı politikanın içinde yani tekelleşme içinde aynı yazıcılarla götürüyordu. Çünkü onlardan başkaları yoktur. Olsa bile çok şaşırırlar tepki koyarlar filan.
Sanal dünya daha da sıkı mı? Eh sanal dünya da aynı yolu takip ediyor. Bu daha çok Sitelere koydukları kurallarla ilgili. Aşk yazın efendim. Kuralımız bu. Siyaset rendice edici sert yazılar eleştiri lütfen yazmayın. Geçenlerde bilmem ne edebiyat diye bir yer de bazı yazarlara dokunulur oldukları
konusunda yazı yazdım. Rahatsız olmuşlar. Hele bir asker kılıklı biri var ki hayretini şöyle dile getiriyor; vaaayyyy beee bayağı iyi cesaret. Sen kimsin kardeşim? Bu yazarları nasıl eleştirirsin. Bir şey bulamayınca devam ediyor. En son dayandıkları nokta bu; bari yazdın İmla Kurallarına Dikkat etseydin. Ben imlacı mıyım sert adam? Büyük yazarlar bile imla kurallarına dikkat etmezlerde düzelticileri vardır onların. Bizim kardeş düzelticilere verecek paramız mı var Nobelimiz mi var?
Dün şiir Kolik' de Seyfi Karaca bey'in Deneme Bölümüne koyduğu yazı kaldırıldı. Site kuralları.
Ben dün gece o yazıya yorum yazdım ve bir saat vaktimi aldı. Demek ki ben yazarken kaldırılmış yazı.
Bu kurallar yaşantımızdan ne zaman çıkacak? Merak etmeye başladım....
Bu nedenle Antoloji denen yerden tüm yazılarımı çektim. Sıkılmaya başladım. Orda da hanımın son derece ahlak sınırlarını aşan bir şiirine yorum yaptım. Adamın biri de çıkıp kendi düşüncelerini açıklayacağı yer de benim yorumu okumuş, ahlaksız şiiri unutmuş bu arada, sen nerenden anladın
bu şiiri demiş. Şimdi bu tarz işler de oluyor ve artık canınız fena halde sıkılıyor.
Zaten demokrasi inancım yoktu.