Sen Hiç Yorulmaz mısın Aşk ? (-1-)

Çok zaman aşkı tanıdığımı düşündüm ve baharlardan evler yaptım.
Ne büyük bir yanılgıydı; oysa aşk hiç bir zaman mevsimlerin esiri olmamıştı.
Göğsüme sancısı düşen her ılık rüzgarın adını aşk koymak, sonra ona en güzel tacı giydirmek;
İşte bu tamda benim yapabileceğim türden bir duygusallıktı. Ama mantıkda işlemiyordu ki aşka.
En sevdiğim şeydi telefon nöbetlerine mumlar yakmak ve kalemi alabildiğine ağlatmak.
Belki şarkıda da dile geldiği gibi acıdan doğmayı seviyordu insanoğlu. Bilmiyorum ben de öylemiyim acaba ? Duygularıma giydirdiğim kıyafetlere bakınca, sanırım bu bakış açısının dışında kalıyorum gibi; çünkü yaşadığım şeyler ya da karşı tarafa yaşattıklarım, içimde bir yerlerde varolan sevgi açlığımın davranış sendromları ve nokta vuruşlarıydı sanki.
Bak yine aynı hataya düştüm ve adını hemen sendrom koydum, ha bir de üstüne nokta vuruşu dedim. Sanırım bu ikilemin içinde çırpınıyorum ve söyleyerek kandıramadığım karmaşıklığımı yazarak daha da sarmaşık ediyorum. Tamam itiraf ediyorum; bilinmeyen bir denklemdi aşk ve ben de bu sırnaşık duygunun zincirine vurulmak istiyordum.
Peki böyleyse durum neden şikayet ediyorum burda ? Cevapsız soru üretmenin kime faydası var ki ? Sonuçta işime gelmiyor yine. Eminim şuan aşk beni seyrediyor ve çorba olmuş duygularıma cilasını atıyordur. Ne yani şimdi bu halimin adına mı aşk diyorlar ? Siyaset ve din gibi içine girdikçe derinleşen, esir ve müptela eden bir duygu. Neyse seni yazmak biliyorum ki zor ve yolun uzun, o yüzden ara veriyorum seni yazmaya çünkü yordun beni. Senin de yorulucağın gün gelir elbet.

Bülent KAYA
20/10/2010

20 Ekim 2010 1-2 dakika 9 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar