Sen oldukça
Varlığını kağıtlara anlatmak acı olan.. Sancılardan geçen bir yokluk aslında adın.. En diplerde, çok derinlerde seni sen yapan ormanların adı.. Yaklaştıkça korkuyorum, sana değdikçe tenim gün ağarıyor yalnızlığımda.. İçinde acıyı barınak yapan bir taht kavgasında.. Sana itaat ettikçe günahkârım..
Olmadık anların peşinden koşar adımlarım.. Şiirlerimin her satırını kovalayan, bir benzetmeler diyarında yolculuklarım.. Adını andıkça, zikrettikçe varlığını, bir şimşek çakar odamın ıssızlığında..Yalvarışlarımdan uyanır, can çekişen bedenim, bak oda bilinmeyen bir sensizliğin katında.. Ben seni zikrettikçe lalım..
Sesler, seslerin bıraktığı izi bilir misin? Duymaktan korktuğun her heceyi, hazmetmek için sallandırdığım o dar ağacındaki düşüncelerin.. Kalemini her kırışımda benim kalemimdeki sitemin dimdik durduğunu görebilir misin? Uğruna silgilerini yitirmiş bir kalem olmakta dağarcığım.. Ben seni yazdıkça, ağaracağım..
Yolculuklar, anlamı artan o durakların sayısı.. Her durak seni anlattı, gelip geçtiğim her durak.. Senden geçmek, senden vazgeçmek, susuzluğun vermiş olduğu, kana kana gidilen yolda içmekti sana ait olan o kayıpları.. Sana yetişmek içindi o yerden kaldırdığım dal parçacığı.. Sensizliğin huzuruna çıkmaya cesareti olamayacağı, o sarartılı yaprakların diyarı.. Bakacağım, ben sana gelmeye çalıştıkça, senin düşüncelerinde boğulacağım..
Unutulmuş bir yağmur damlası kirpiklerin.. Akamayan kuraklığın haberciliğinde.. Sanki yaş değmemiş, ezgilerde saklanmış, kısık tonlarda bir yanılmışlık sözlerin.. Güneş mi var dersin? Yok!! Kuraklığın sebebi karanlığının hükmünden..Bu hükümle bir ışık arayacağım, aydınlığım sen oldukça, kararacağım..
Islanmamış bir sendin kirpiklerimde, yağmur seslerine alışkın bir tenin sahibiydi, hükmünü verdiğin gölgelerim.. Adın yoktu, adını koyamadığım tek varoluştun, ben yağdıkça senin teninde, senin günlerinden akıp duracağım, fark etmediğin bu kayboluşta ilk aşkı tatmanın, sebebi ben olacağım..