Sen Unuttum Dersin Ama Unutamazsın Asla
Sen unuttum dersin; ama unutamazsın asla! Silip atamazsın öyle tüm yaşanmışlıkları ve yaşatılanları. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın yine de her haliyle güzeldir. Acısıyla tatlısıyla tüm anılar tüm bakışlar ve tüm yanağına konan buseler sana aittir. Bir mücevher gibi takarsın boynuna, onun parmaklarının ucuyla seher yeli tazeliğinde olan dokunuşlarını. Gül kokusuna benzer, teninde bıraktığı o derin izler taşıyan ter kokusu. Akıp giderken onun vücudundan seninkine, bir gül suyu emsali akarsu oluşturup, delicesine akar tenine, oradan da kalbine. Büyük bir okyanus olan kalbinin derinliğine dökülür, son durağı orası olurmuşçasına, doldurur Nil deltası misali.
Unutmak hiç kolay değildir aslında; ne o akarsu kurur bir saniye de, ne o buseler silinir dudaklardan ne de o dokunuşlar yaşanılmamış sayılabilir. Hepsi ondan bir parça gibi sana bağlanmıştır, ağacın kök salıp toprağa tutunurcasına. Kalbindeki o derin okyanus her gün sulayıverir bu kökleri, kurutmak, susuz bırakmak istemez asla. Sen her ne kadar bitti, son, bu kadar desen de. Kalbin senden bağımsız bir şekilde, emirlerine uymadan atıverir, çarpıverir. İtaat altına alınmak istemez, emirleri senden değil; ancak ve ancak kendinden alır. Kalp kural tanımaz, kime âşık olacağını ve kimi seveceğini ancak kendisi belirler.
Aşkı bir tek o yaşar; göz ben yaşarım der, ama bilmez ki ona güzeli gösterenin, aşkı gösterenin kalp olduğunu. Eller ben yaşarım aşkı der, ama bilmez ki ona dokunma arzusunu, ona dokunurken titremesi ve bunların hepsini aslında kalbin kendisine yaptırdığını. Dudaklar ben yaşarım der, ama o da bilmez ki öperken hissettiği o muazzam duyguyu tattıranın aslında kalpte atan aşkın kıvılcımlarından çıktığını. Hiçbiri bilmez, anlayamaz. Aşkı bir tek kalbin yaşayabileceğini ve sadece onun bu duygu ile büyüyüp bu duygu ile öleceğini asla ama asla bilemezler.
İşte bu yüzdendir ki; eğer unutmayı isteyeceksen bu sadece kalbin ile başarabilirsin. Çünkü onu başlatan kalp olduğu gibi bitiren de ancak ve ancak kalp olabilir. Ama bir sorun vardır ki kalp unutmayı, silip atmayı asla sevmez. O sadece sevmeye ve âşık olmaya programlanmış gibidir. Nefret ve kin dahi bu iki duygunun kardeşidir, her ne kadar yanılgıya düşüp unuturken bu iki duyguyu kullansak da aslında başaramayız. Çünkü elde edeceğimiz tek sonuç, bizim bir enkaz yığınına dönüşüyor olmamızdır.
Kin ve nefretin oluşturmuş olduğu bir enkaz yığını misali, göçük altında kalmış bir ruhun parçalarının harabesi gibi paramparça bir halde, kan ve yaraların olduğu bir vücuttan başka eser kalmaz içimizde. İşte unutmak dediğimiz şey, aşkı söküp içimizden atarken hissettiğimiz duygu aslında budur. Sadece bir enkaz yığınının parçalarıdır bizden geriye kalan. Akarsu kurusa bile, buseler silinse bile yine de okyanus asla çekilmez derinliklere.
O akarsu beslemese bile bu okyanusu, yine de o kendi kendini besleyebilir. Böylece ben kolay siler ve unuturum diyenler sadece kendilerini kandıran birkaç enkaz yığınından başka bir şey değildir. Ve işte bu enkaz şaheserinin sanatçısı da iki şeydir; aşk ve sevgili.