Sen var ya..!

.....Gecenin karanlığına yaslanıp gözlerine yıldızları ördüğüm zaman diliminden yazıyorum bu pulsuz mektubu. Yüreğimi kelimelere ilmekleyip yine sana yağıyorum yağmurlara gebe kalmış yüreğimle. Bir gece yarısı içten içe kanayan yokluğunu gözlerime gömüp her sabah güneş ile yine sana doğuyorum. Perdelerine eğilip gözlerinin karanlık duvarlarını yıkıyorum kirpiklerimde asılı kalmış gözyaşlarımla. Dağınık saçlarını rüzgarla tarayıp bulutlarla taçlandırılmış dağlarımın son kardelenlerini örüyorum saçlarının ince tellerine..


.....Seni hasret kelimelerinin dilsiz duvarlarina çizilmiş bir figürden öte kelebeğin gözyaşlarıyla yazıyorum. Nedenini soracak olursan gülüm; toprağa düşen her gözyaşında çiceklerin dudaklarında her zaman yaşa diye. Biliyorum her canlı gibi bir gün vuslat şurubunu Azrail'in avuçlarından kana kana içecegiz. Her insan gibi toprağı gözlerinden öpüp bulutların kanatlarında bu dünyadan göreceğiz. Lakin unuttuğun birşey var sevdiğim. Bedenler çürüse de, diller unutsa da satırlara ilmeklenmiş gözlerin her zaman yaşayacak. Sen benim yürek bahçemde Zümrüd-ü Anka'nın gözyaşlarıyla beslenen ve gözlerimde nefes bilinen bir yudum ömürsün.

.....Her gün gözlerinde yeniden doğmak icin avuç içlerine bir bebek gibi kıvrılıp soluklarına gömülüyorum yine. Kirpiklerine yaslanmış rüzgarların kanatlarına uzanıp gözlerinin huzurunu soluyorum. Yalnızlık ambarından bir dirhem sevgini dudaklarıma değdirip sana geliyorum. Toprağa mevzilenmiş güneşe seni anlatıp sonsuzluğa çiziyorum güllerin gözyaşlarında yıkanmış ismini.

.....Seni ' sende ' yaşamaya geliyorum. Şehvet yüklü duygularına kiracı olmaya değil; dizlerinde kütük misali ağlamak icin yüreğine geliyorum. Ben gözlerine kangren acıları sermeye değil; yüzünün coğrafyasında çicek açmış gülüşleri gözlerine ilmeklemeye geliyorum. Yaşadığım şehrin tüm ışıklarını söndürüp yüreğinin aydınlığında karanlıklarımı ezmeye geliyorum. Haydi gözyaşlarınla sil terli yüreğimi, gülüşlerinle öp seni kirpiklerinden kıskanan gözlerimi. Nefeslerinden bir yudum sun susuz dudaklarımın kurak topraklarına.


.....Yanına geldiğimde, zehir olup dolaşsan damarlarımda. Durma sevdiğim, imkansızlığına gömülmektense gülüşlerinin kurak toprakları olsun mezarım. Üşüdüm mü toprağın altında, sarılırım avuç içlerine bir çocuğun annesinin göğsüne kıvrılması gibi. Susadım mı, kirpiklerine uğrar kana kana içerim sevgini. Şimdi şehrimin tüm ışıklarını söndür ve şah damarıma sür kör bıçaklarını. Varlığının huzurunda sonlansın sen kokan kelimelerim.

.....Bir yudum mutluluğun hazzında vur beni. Gözlerim, gözlerinden başka yurt bilmesin. Dizlerim, yüreğin gölgesinde toprağa sarılıp son kez gözlerinde gülümsesin Cennetin gölgelerine. Saçlarından örülmüş darağacındaki urganım olsun parmakların. Zehir olup dolaşsın damarlarımda keskin bakışların. Şimdi seni seviyorum diyen dilime kilit son kez vur ve şah damarımdan süzül içeriye. Zehrini sür hücrelerimin dudaklarına. Bal diye kana kana içsin damarlarım ölümün zehrini. Ne olur üzülme hicranım. Ölüm, senin kollarından gelmeli. Çünkü; sen benim yüreğimin satırlarına örülmüş ölümsüzlüğümsün....




01/02/2009

01 Haziran 2009 3-4 dakika 4 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (4)
  • 15 yıl önce

    Tebrik ediyorum.Öncelikli olarak derin ve mana yüklü bu yazınızı okurken kayboldum yazınızın gizeminde...Diline sağlık,eline kuvvet,aklına sıhhat ve manalardünyasında muaffakiyetler dileğiyle..Kenanekinci/Ankara

  • 15 yıl önce

    Müthiş betimlemeler, benzetmeler. İlk görüyorum burda böylesini.

  • 15 yıl önce

    Müthiş betimlemeler, benzetmeler. İlk görüyorum burda böylesini. Çok net.

  • 15 yıl önce

    Yazanın damarlarından hücrelerine sanki anlam taşınıyor. ''Anlam'' Çok yüksek. Yorum yazmak için değil. Gerçekten daha sonra okuyacağım her iki yazınızı. Neden kimse yorumlamamış diye üzülmeyeceğiniz kadar güzel olmuş.