Sen ve Ben

Gecenin olmadık saatinde gelirsin aklıma, hoş geldin sen ...!


İki beden birbirini seven, ruhlarının derinliklerinde cenneti yaşayan.
Hayaller vardı dimağlara yerleşmiş ortak hislerle, zihinlerde yaşayan.
Bir sen vardın birde ben aşkı kendi sınırlarında sınırsızca paylaşan.
Düşünceler yumağında seven iki beden tutkulu; Sen ve Ben.

Hiç düşünmeden hoyratça geçen zamana tutkun, aşk dolu kalplerdi bizimki.
Bitmeyecek gibi yaşayıp bitecekmiş gibi birbirine hasret kalan.
Sevginin doyumsuz tadına vardıkça, aşkın pınarından içilen tatlı bir şaraptı,
çölde susuz kalmış iki beden gibiydik, Sen ve Ben...

Düşünmedik gelecek kötülükleri, yaşarken hayaller içinde, bize denk gelmez dedik, o melun anları.
Oysaki değirmenin eriten taşları bizim için de dönüyordu, bunu geç fark ettik.
Üzüldük, kırıldık, yaralandık.

Sevgi dolu bedenlerimizin olabildiğince kırılgan olduğunu kaçan gelecekle o anda anladık.
Gelişlerde gidişler gibi anlık oluyormuş, yaşamda bize ders olan, bizi hayallerden gerçeğe
uyanışa zorlayan o anlar içinde.

O anlarda düştü, sadece lügatlerden bildiğimiz, içimizi kanatan kelime.
Anlamı kadar, söylemesi de zor Ayrılık.

Yavaş yavaş yaklaşılan sonda ayrılık önce umursamazca diline yapıştı, ardından korkusuzca yüreğine.
Bir masal kadar güzelken yaşananlar, bir masal gibi hayal oldu.
Bilinen tüm güzel masallar bu aşka bahane olurken, bütün bahanelerin masalları korkuttu.
Yarını yok bu masalın derken, güzel başlayan hikâyenin, sonunu kötü bitiren yazarı da belli oldu.
Ardından ayrılık diline yakıştı, dudaklarından yüreğine akıp orayı da kapladı.

Sen ve Ben; sana göre uzak şehirlerin, farklı iklimlerin iki imkânsız tutkusu ve bir masalın yenik iki kahramanı.
Sen ve Ben; bana göre güzel başlayan bir masalın olabilecek en kötü sonu.
Birimiz bu masalın yazarı diğerimiz ise hep aynı rolü oynamak zorunda bırakılan oyuncusu....

21 Temmuz 2009 1-2 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar