Sen ve Sen
Gecedeki Ay' a
Tam bir kar havası var burada. Beremi başıma takıp dışarı hava almaya çıkıyorum.Beklenen ve umut edilen olmayınca olmuyor. Diz boyu kar yağmalı dedim yağmadı. Bu kez de durumları kuru ekmekle geçen insanlar aklıma geldi. İyi ki yağmadı dedim...
Yan taraftaki dönerci yine bir başkasına devretti dükkanı. Nasıl esnaf bunlar hayret ediyorum. Ben bu türlere soytarı diyorum. Dümenci diyorum. Kosgep midir nedirse onların adamı diyorum. Veriyorlar krediyi görüntü yapıp bir iki ay sonra toz oluyorlar..
Sıkıcı da olsa bir kaç gün evde oturmaya karar vermen fena fikir değil. Anladığım kadarıyla ne arkadaşın ne de senin için çıldıran dostların var. Neyse benimle idare edersin artık. Hiç yoktan iyidir de, beni öyle düşün. Piyango ya da amorti olanlarından...
Epeydir ne gazete ne haber ne de kitapları takip ediyorum. Doğrusu bir gün iznim var aylaklık yapmayı daha çok seviyorum. Örneğin don ya da baksır kullanmıyorum. Ben özgürsembir günlük keyif keyiftir deyip mutlu oluyorum....
Mektup yazman iyi olmuş. Martı sesleriyle okumaksa ayrı bir zevk oldu. Kendimi sahilde simit yerken gördüm. Ama martılarla paylaşmadım...
Sevgiyle...
Nakavt
Bazen dağıldığımı derinlerde olduğum anlarda duyuyorum. İnsan nedensiz dağılır mı? Hele ben! Bal gibi dağılırım. Bu benim kraker ya da fıstıklı jips olduğumun ve kolayca yutulacağımın ciddi anlamda imza atılmamış belgesidir.
Ya da en güzeli yediğim o güzelim yumruktan sonra ringin ortasına sırt üstü uzanmışım tatildeymişimin havasıdır...hakem 10 der sonra da kollarını yana açar Nakavvvvt der. " v " lerin üstüne basa basa...
Sevgiyle ey mektup arkadaşım..
Ebesi kıllı dünya
Günaydın....25 şubat sabahı; kendimi geri dönüşümlü ya da geri dönüşümsüz hissettiğim anlarda bu dünyadan iş ve aile hayatından kaçan biri gibi görüyorum ve ne yazık ki sende dahilsin buna. çünkü?sen de yazılarınla zaman zaman gereksiz ya da gerekli olana hayatıma tanışmasak da dahil oluyorsun...
Sabah sabah nereden çıktı? Ben de bilmiyorum anasını satayım. Yeminle bilmiyorum...Biliyorsun atları da vuruyorlar. Yani bir ömür sahiplerine hizmet etsin sırtına alıp gideceği yere yetiştirsin nalı kırılsa tırnağı kopsa ya da ufacık bir kemiği kırılsa iş göremez raporunu ya bir iğneyle ya da bir kurşunla acımadan veriyorlar...
Ciğerim bu gün güneşli bir gün. Biraz ayaz var sırtımda biraz hüzün var kıstığım gözlerimde. Ama ağlamak bilirim yumuşak iklimlerin insanları için ben sert iklimlerin insanıyım yine de tanıksız olarak gizlice zırlarım hatta ulurum kör olası kaderime küserim...ama ağlamam.
Anlasana anlasana
Hiç mi hatrım yok diyen esmer etine dolgun kalın dudaklı seksi gözlüklü kadın o dudaklarıyla dudaklarımı emmeye kalksa dudaklarım dudaklarının arasında kaybolur ve ben kaybolan dudaklarımı günlerce aramak zorunda kalırım o da belki bir gece vakti yastığıma dokunur ben geldim der al beni der demez alırım dudaklarımı eski yerlerine koyarım ama esmer tenli kadına yüz de vermedim ya eli rahat durmuyor hep omzuma dokunurken hani patrona fırsat doğar işten çıkarma sebebini hemen bulur eli işte omzuma dokunurken ben açlığın ne olduğunu bilirim erkeğim gel bir gece sana kıymalı yumurta benden dese de ıııh mı gelemem mi desem ama eli işte rahat durmuyor ve esmer tenli kadın sanki kırk yıllık samimiyetimiz varmış gibi; lan sen aşık mı oldun yoksa demekle de kalmıyor bu gece gel demekle de kalmıyor düz bir kağıda telnosunu yazıp montumun üst cebine sıkıştırıyor...
Gerçekse gerçek...
Sevgili İlhan İrem'in "anlasana" ezgisini saatlerdir çevirip çevirip dinlediğim günler gelince aklıma...ofisin arka tarafına geçtim. Duvara kafamı hızla vurdum. Resetlensin diye...sonra da aynanın karşısına geçtim. Hafif bir kızarıklık var acıyor ama olsun...Necmi abi neydi o gürültü? Derya... Yandaki Derya...Bilmem dedim. Ne gürültüsü? Baktım olacak gibi değil arkadan çıktım Derya'nın karşısında durdum. Sıcak suyun var mı dedim. Hemen getireyim abi dedi...kahve içmem gerek...
Söz
Onu ufak tefek boyu ile bir şeye benzetememiştim. Ofisten içeri adımını atmamış olması bir yana şöyle dönüp bakmamıştı bile... Ve Aşk ile başlangıç yapan her şeyden nefret etmeyi O' nun intiharından sonra öğrendim...
Aşk öldürür....
Yarım kalan
Şakaklarımın zonklamasına aldırmamıştım.
Cehennemin dibini boylasan da; evet ne var? Takip ettim. Etmese miydim? Aşkının dili bir kılıç gibi uzar ve sırtıma sürekli çizik atarsa canım yanarsa...sol yanağıma tokat yapıştı ben de ananı si..rim...dememe kalmadan bir tokat daha geldi. Hayvan! Kapıyı sen açsaydın. Nerden bilim ben kapıyı açanın baban olduğunu...Hayvan ne istedin babamdan? Tam özür dilemem gereken yer gelmişken bir tokat daha
Arkada
Güneş kurumuş dalların arasından sessizce aktı öteki kutba merhaba dedi. Sen bu merhabayı elbette duyarsın ben de duyarım ama ya ötekiler dışarıda kalanlar dışımızda yaşayanlar ya da her şey bitti sıra güneşin merhabasını duyduk ya da neden duymadığımıza mı kaldı diyenler?
Son zamanlarda " örtbas " türedi.
Veya " üstünü örttüler- gizlediler ".
Tütünü tam olarak bu ay damağıma göre ayarlamayı beceremedim. Bir yer de hata yapıyorum. Hatayı bulmazsam çöpe gidecek...bahçeli bir yer de oturmayı istemem doğal. Yani bana ait toprağa ölümü gömdürürüm. Kendi tütünümü yetiştiririm....hoş bir düşünce olarak kalacak...
Evet bu günde akşam oldu. Geride " Tülay Özer'den Büklüm Büklüm ve İlhan İrem' den Anlasana " kalacak...
Sevgiyle ve sağlıkla