Seni Anlatabilmek

Ve parça parça gidiyorsun ölüme ;

Yirmi küsur yaşında boyunun bile yetmediği bir darağacına, karşında sigarasını tüttüren bol yıldızlı apolet.

Nasılsın? diye soran akıl almaz zihniyet,

- İyiyim ölüme gidiyorum ! Demedi elbet

Yürek yaşla ölçülmüyor ya da üç yıldızlı makam araçlarında, hele devrim türküsü sıkışınca dudaklarına, ayağınıza sarıldığınız prangalar bile pamuk ağırlığında.

İdam mahkûmu delikanlının ailesi olmak, ürpertiyor insanı... Hayır duygudaşlık yapmayacağım, çocuğumda şimdi yirmi altı yaşında.

Zira o baba kadar çırpınamam. Metanetim, sabrıma ağır basmayacak kadar kuvvetli değil. O mektupları okuyamazdım. Kısa ama vatan kadar büyük sevdasını boyuna iliştiren ve ölüm hücrelerinde işkencelerden çıkıp, hala felsefe okuyan, ölüm yolculuğunda boşluğunu bilimle dolduran bir çocuğun babası olmak...Ya annesi?
Sadece kulağımı çekip, tahtaya üç kere vurmak gibi batıl geliyor aklıma.

Hele o uzun yürüyüşü duyumsamadan uykunun kâbusunun terle bir ettiği saatlerde her şeyden bi haber, can kıyıcıların şafağı bekleyen kursaklarındaki kini fark etmeden sabaha kalmak ve yüzünüzü dahi yıkamadan; İnfaz gerçekleşti !

Ne büyüktü ! verdiğiniz müjde

Dini yasin'den üç beş kuruş nafaka yapmak için avuç açan ölüye iyi ölüm dileyen imam efendi...

- Kıldırmam bunların cenaze namazını

Kıldırma lanet gelsin edeceğin duaya kıldıracağın cenaze namazına, hiçbir ölü musalla taşında kalmadı giden gitti bir şekilde gideceği yere.

Ne acıdır çekilin ben kıldırırım oğlumun namazını demek, kim bilir ne acı, hele saf tutan beş kişiyse ve bunlarda baba ve bunlarda urgandan çocuklarını alan ama ağlayamayan.

Onlarca üniformalı sadece seyrederse ve ellerini göğe açmak zül gelirse ve evlerine giderken çocuklarının en sevdiği meyveyi götürürken ki gururları ve bağrına basarlarken çocuklarını ;

Aslında ne korkaktılar, aslında ne siyah.

Ölülerden korktunuz mezarlarını bile yan yana koyamadınız... Zannettiniz ki Cebeci'yi örgütlerler mezarlıktan devrim çıkar nasıl baş ederdiniz sonra.

Siz ölümden çok ölülerden korktunuz.

Anne ; gördün mü çocuğumu' diye sordu.

'Gördüm, sarıldım' dedi baba

'Nasıldı?'

'Boynunda bir morarmışlık vardı. İp izi...



İp izi ; her çamaşır yıkadığında iplere astı mandalları...Hep ağladı anne, hep ağladı.



'' Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.......Ahmed Arif''

20 Temmuz 2015 2-3 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 9 yıl önce

    tebrikler abicim...artık kitap görmek istiyoruz senden :))