Seni Seviyorum Çocuk

Her geçen gün daha da kirlenen bir dünyada yaşıyoruz. Yine de üremekteyiz. Çocuklar dünyaya getiriyoruz. Onlara bir gelecek hazırlamaya çalışıyoruz. Kimimiz de onları sokağa terk edip kaderiyle baş başa bırakıyor. Hatta kimimiz onlara şiddet uygulamaktan geri kalmıyor.

Tecavüze uğruyor çocuk; sokağa mahkûm edilip tinerci ve serseri etiketiyle ödüllendiriliyor! Peki, hiç düşünüyor muyuz sahiden nereye gidiyoruz? Çocuklarımıza ne bırakıyoruz?

Çocukken sahip olduğumuz hassasiyet, karşılıksız sevgi gibi özellikleri büyüyünce yitirip bunun adına da 'erişkin olmak' diyoruz. Ama bir parça çocuk kalabilmeli insan. Öyle olsaydı belki de savaşmıyor olurduk. İhtiyacımızdan fazlasını elde etmek için insanları yoksullaştırmıyor olurduk. Büyünce çocukluğumuzu unuttuk. Çocuk sahibi olmayı da neslin devamı için gereklilikten öte düşünemedik. Oysa klişe de olsa 'Böyle bir dünyaya çocuk getirilir mi?' sorusunu sormadık hiç. Bu soru sorumluluktan kaçmak değildi ki. Bir şeyleri değiştirebilmenin başlangıcı olabilirdi tabii. Tecavüze uğrayan 15 yaşındaki bir kız çocuğunun, tecavüzcüsüyle evlendirilmesine mani olamadık. Hamile kalıp 16 yaşında anne olmasını kutsadık. 14 yaşında tecavüze uğrayan kızın davasındaki ?tahrik' indirimine şaşırmadık bile.

Biz geçmişte duvarlarımızda olan 'ağlayan çocuk' resmini duvarımızdan indirdik de o resmi hayatımızda hep var ettik. Onları ittik, kaktık. Neslimizin devamı adına, karar verme yetilerine ket vurduk. Dumansız hava sahası yaratıp onları sigara dumanından korurken, dereleri kurutacak HES'ler inşa etmeye giriştik. Nefes alabilecekleri oksijen alanlarını yok ettik. Ormanlarını yaktık. Tarihlerini sulara gömdük. Şimdi, onlara nasıl bir gelecek hazırlayacağız, düşünme zamanı... İnsanoğlu önce bozar, sonra düzeltmeye çalışır ya, o işte yapacağımız... Ya da en azından bozmaya yetişemediklerimize dokunmayıp onları yüceltmeli.

Etrafımızdan başlayalım. Evimizden önce... Çocuğumuzun televizyonda izlediklerinden... Öğrenme enerjisinin en yüksek olduğu dönemlerinde, ne bilmemiz isteniyorsa onu gösteren televizyonlardan uzak tutalım mesela çocukları. Onlara üretmeyi öğretelim. Hayal kurmalarına yardım edelim. Hayal kurmalarını engellemeyelim. Önce toplumun küçük parçası ailenin içinde, sevgi üretmeyi öğrenelim ve öğretelim. Gerçek kahramanlığın silah taşımak değil; cepte kalem taşımak, kafada beyin taşımak olduğunu fark edelim; fark ettirelim. Onların dünyayı sorgulamasına izin verelim. Önce kendimizi sorgulatalım. Birey olmalarına destek verelim. Çünkü sorgulayan birey gelişir. Bunu önce biz bilelim.

Dünyada cenneti inşa etmek için çalışacaksak, huzurla yaşayan, birbirini boğazlamayan insanlar istiyorsak, önce bunu, tek tek bizler başaralım.

Ve çocukları sevelim. Öyle laf olsun diye değil... Emekle...

11 Eylül 2011 2-3 dakika 42 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (4)
  • 13 yıl önce

    Güzel bir deneme olmuş yavrularımız üzerine. Hepimizin yaşadığı bir olgu çocukluk; ama kimimizin eksik kimimizin doyasıya yaşadığı. İşte sorunda buradan kaynaklanıyor kanımca, çocukluğunu eksik yaşayanlar, sevgisiz yaşayanlar ileride topluma büyük sorun oluyorlar. Ya tinerci, ya örgütlere militan, ya sokak serserisi...Bunları önleriz, eğer sosyal devlet olgusunu tam manası ile işletebilirsek. Bir de tabi basın yayın organlarında ki, çocuklara yönelik düzeysiz proğramlar var, bunları da başta RTÜK ve diğer devlet birimleri denetleyip daha düzeyli bir seviyeye getirmesi lazım(Perili-cadılı diziler). Eğitim eğitim diyoruz, herşey eğitimden geçer diyoruz. Çocuğun cebine sadece harçlık koymak ile olmuyor, sevgi belki herşeyi halletmesede, sorunların çözümünde en büyük etken. Yirmibirinci Yüzyıl da hala daha çocuğunu döven anne ve babalar varsa, onlara şunu söyleyebilirim ancak rahmetli Profesör Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU'nun çocuklar ve ana babalar için kaleme aldığı muteşem yazı ''Bir Pulsuz Dilekçe''adlı eseri bir okusunlar. Sonra dönüp dönüp bir daha okusunlar. Çocuklarına bakış açıları kuvvetle muhtemeldir ki değişecektir. Sevgi ve saygılarımla kutlarım Doğan...

  • 13 yıl önce

    Çok teşekkür ediyorum Ahmet Bey...

  • Çok güzel ve olumlu yönde yönlendirici yazmışsın Doğan.Hani bir söz vardı ya hep bildiğimiz, " Herkes kendi kapsısını süpürürse, tüm mahalle temiz olur"..Aynen bu şekilde, herkes kendi iç temizliğini yapıp, kendisi imar etmeyi başarabilirse önce fert, sonra toplumlar sağlıklı olacak kanımca..Kalemine sağlık..Eğitici ve öğretici buldum yazını..👧👍👍👍

  • 13 yıl önce

    Teşekkürler Şule 🙂