Sensizliğin İstatistiği

Ne çok üşüttün beni ışık demetim... Köküne kibrit çaktım anıların, biri bile
alevlenmedi. Dediler, daha bizim vaktimiz gelmedi. Gidişinin tarihsel bir anlamı yok... Seni tanıdığımda doğan bebeler öğrendi yürümeyi, az kaldı ?şimdi okullu olduk? demelerine... Komşu kızın kısa saçları neredeyse beline indi. Askere giden oğlanlar çoktan teskerelendi. Sen yokken, neler olmadı ki... Çok insan belleğini yitirdi, kaç semt yerle bir edildi, milyonlarca mülteci göçe zorlandı, binlerce öykü ciltlendi. Dilimin altında birikmiş cümleler yeşerdi. Sen de büyüdün içimde. Sürüyor hâlâ yokluğunun maskeli eğlencesi...

Sen yokken neler olmadı ki... Bayramlar geldi geçti. Eceli güncel tutan yalnızlıklardan acemi olanları yaşama mahkum edildi. Bazı şairler poetik bir can çekişmeyle kendini usta ilan etti. Kaç roman basılmayı bekledi. Ve bilsen dilimin üstünde kaç tad tomurcuğu senin verdiğin lezzeti özledi... Tükendi ardından sallayabilecek mendillerim. Ne çok unuttun beni kelime hazinem. İnfazıma geç geldiğim için göremedim yitişimi...

Sen yokken neler olmadı ki... Gülüşünün mavisi şimdi ziftli, öpüşlerin zehir zemberek. Senin ayrıldığın her durağın yakınında bir ben gizli. Canımdan ettin beni, götürmekle kendini. Unuttuğun, çarptığın, çırptığın, talan ettiğin her benden bir sürü sen kırıntısı kaldı. Eskidi artık kaçışının adımları. Bir kez uğrayıp da toplamadın kendini. Şimdi fotoğraflaşmış halinle olduğundan da negatifsin. Yaşam 36 kareden oluşmuyor, bunu her fotoğrafçıya sorabilirsin...

Kalkarım elbet bir gün bu hayatın revirinden
ya taburcu ya yolcu

28 Temmuz 2008 1-2 dakika 6 denemesi var.
Yorumlar