sessizliğimde uğultular
Sessizliğimde uğultular...
Sessizliğimde günaşırı birliktelikler.
Sessizliğimde sensizliğin oluşturduğu özleme bir ön hazırlık, bir terkedilmişlik kokusu duyuluyor. Ve okuduğum onca kitaptan sonra aklımda kalan tek şey gerçekle yüzleşmek ve boşluğunu doldurmaya cesaret edemeyen onca şey.
Nehirler akıp akıp birikiyor denizlerde ve gökyüzüne bakıyorum; gelen kuşlar yine seni bana çok uzak olan iklimlerde unutup sensiz uçuyorlar gökyüzünde. Şimdi bir solukta onca şeyi elimin tersiyle itmek zor geliyor ve seni burada bulamamak şizofren bir hasta gibi hayatla yüzleşmemde yanıltıyor düşüncelerimi.
Hasta ideolojilerim var... bilirsin. Sürekli öksüren, yatalak ve gerçekleşmesi imkânsız homurdanışlarım. Kalkıp bu terli vücudumla yollarda seni bekleyişim çılgınlığa mı kaçar, yoksa yapılması gereken bir görev bilinip normal mi karşılanır. Bunu da bilemiyorum. Bu kalemi elimden bıraktığım an yanımda olmadığının farkında olup başımı hangi duvara vurmak için kararsız kalacağımı ve zorda kalan bir akrep gibi kendimi zehirleyeceğimi de çok iyi biliyorum. Bu yüzden bu satırları yazmayı bırakmak gerçekle yüzleşmek istemeyen bir insanın korktuğu gibi korkutuyor beni.
Bir uçurumun kıyısında tutunduğum, tutunabildiğim tek şey... Yansıman, gölgen hiç eksilmesin gözlerimde... ?ki ışıltına ihtiyacı var bütün gün ve gecelerimin. Her gece, gelip geçen bir geminin limanda bıraktığı hüzün gibi bırakıp kaybolursun acıları avuçlarıma.
Yokluğunu nasıl anlatsam... Hangi ayrılık şiirine dayayıp sırtımı ağlasam. Hangi trene mendil sallasam, hangi turnadan haber alsam, hangi rüzgârdan nefesini duysam... Ben de yokluğunda kendimi yiyip bitireceğim bu satırları yazmasam.
İçimde sesinden, nefesinden kırıntılar. İçimde hatıralarla dolu yıkıntılar, beni benden alıp kahrediyor bu sensiz kalabalıklar.
23.05.2004/Diyarbakır