Sevda Masalları
Masallar vardı söylenen, masallar vardı dilden dile gezinen... Aşk masalları diyarıydı ülkem...
Bu topraklarda yaşandı aşkların en güzeli. Bu topraklarda bestelendi türküler... Bu topraklarda, her vurulan kazmada buram buram aşk masalları tüter...
Masallar diyarında masal olmayan türküler... Hala yaşayan, bize özgü, biz gibi kokan, ruha vuran sesler...
Masallarımız ve türkülerimiz...
Eskilerde "Bir varmış bir yokmuş" ile başlayan, "Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde" diyerek devam eden, "Onlar çıkmış kerevetine" diyerek bitip bizleri kerevete oturtan; kulaktan kulağa yayılan, kuşaktan kuşağa geçen, zamana ışık tutan, "Bak işte yaşanabiliyormuş" dedirten, belki de bir umut olan masallarımız...
Başlamasın "Bir varmış bir yokmuş" ile... Bence de başlamasın. "Evvel zaman içinde" de demesin... Bugün, yarın, yıllar sonra; her an, her nefes yaşasın sevgiler, aşklar. Yaşansın, yaşatılsın...
Dünsüz kalsın masallar... Devler, periler, huriler, zebaniler, prensesler olmasın hatta... Bugünü yaşatsın; bugününde sevgi olsun, sevgili olsun... Aşk olsun, âşık olsun... Sevgi dolu bir çift yürek olsun...
Masallar yok etsin tüm yokları... Masallar büyük ateş yaksın hatta yüreklerde. Sevgi dolu buseler sulasın ateşleri...
Sevgi pompalasın yürekler... Birbirine karışan "Tik tak"lar kıpır kıpır etsin bedenleri.
Seven olsun, sevilen olsun, sevda olsun...
Yaşanamadığı halde, binlerce yıllar evvelinden gelen masalların yerini alsın yaşanacak masallar ve bin yıl sonra "Bu gerçek bir sevda masalıymış" densin.
Sevda masalları bunlar... Masallarda elmalara da, avuçtakilere de yer yok... Avuçlar gerek çünkü masallara; sımsıkı birbirini kavrayan avuçlar...
Ve binlerce yıl sonrasında da hissedilebilecek eller gerek...