Sevdanın En Eğik Harfiyle Gülümse Bana / Aşkın Elif Halindeyim

Gözlerimde sığıntı bir acı.
Parmak uçlarımda dünden emanet bir satır başı.
Ve hüzünden ayıklandığım yüreğin.
Gönül çaydanlığında demledim hepsini.
İki küp huzur ile karıştırıp
Sevdayı yudumluyor dudaklarım..

Unutulmuş yüzümün cesaretsiz yanını alıp çıktım senli yollara. Utangaç bakışlarımı gizlemek için dudaklarıma vurduğum peçe ile ne kadar haykırsam adını, duyulmazdı işte. Çıkmaz bir yolun sağında yer alan yeşil boyalı evimin pencerelerinden saldım ürkekliğimi. Kırsal ve bi o kadar karasal cümlelerimin içine yüzünün deniz kokularını serpiştirdim. Aşkın su yüzüne çıkmış tüm seceresini acıya yorarken, sen Elif oldun bir buğdayın en bereketli yüzünde. Karanlığa dem tutmuş bir yaranın en temiz yanında h sana koştum ben. Göz altı çukurlarına yaslayıp çocukluğumu, bir tren yolculuğuna bıraktım ertelenmiş güzlerimi.


Ertelenmiş ve zamanı yitirilmiş nice cümlelerimi heybemdem fire verirken sen acıya olan bakiyelerini hala düşmedin mi sevgili ? Daha kaç kez yüreğinin tam alnı çatısından vurduracaksın kiralık katillerin ? Sen susuzluğuna dem vururken ben suskunluğumu gusle zorluyorum. Hüzzam makamına alşkın olmayan kulaklarımı senli şarkıların tınılarna alıştırırken gel karış uzaklığıma. Aceleci ve bi o kadar yorgun topuklu ayakkabı seslerini kum saatinin akışına uydurma. Ben sana kendini yorma dedikçe sen daha kaç kez ölü bir cesedin dört kollu tabutunu tek başına omuzlamaya devam edeceksin. Yoruldukça renksiz balonların peşinde ben gözyaşına esir edileceğim..

Sana ve aşkına kasteden ellere kurban edileceksem, müsvedde kalbim hazırdır sevgili Yakılacaksa tam orta yerinden, ilmeklerimi sen ilmekle kefenimin. Ben seni aşkın Elif halinde sevmişken yeksenak bir ölümün ellerinde sana can vermek en büyük dileğimdir sevgili.Bilirsin senden önceki hiçbir uykum vapur sesinde uyanmadı ve hiçbir zaman dilimimin denize kıyısı yoktu. Çizgilerim hep çengelli iğne ile tutturulmuş bir muskanın ötesine geçememişti.

Yüzünden düşen her bir gözyaşına,
Ben her gece karanlığı kürtaja zorlayıp
Sana umutlar buduyordum mutluluğun dallarından.
Yüzünün çizgilerinden çekilen hayatın bir anına,
İntihara meyilli cümlelerimi rehin verip
Aceleci topuk seslerine,
Şehrinin tüm uykularını uyandırıyordum.
Ve sen kollarını iki yana açıp
Bir iskelede orta yaş eklem sancılarını kanatırken
Babamın öldüğü tarladan,
Buğday sarısı saçlarıyla Elif'i sana yoruyordum..

Ben bilsem de bildiklerimi,
Sen bana belli etme bilmek istemediklerimi.
Sen bir kum saatine ayarla işveli öpüşlerimi,
Sen yüreğimi yüreğinde öptüğünde,
En dar elbise giydirilsin cesedime.
Bir martı kanadında taşınsın uzuvlarım.
Ve yüreğimin üzerine soğuk bir demir parçası bırakılsın.
Ve taşımaktan yorulduğun tabutu omuzla şimdi

Eğik başını kaldır gökyüzünün mavisine.
Umuda bir dem kat, utanmadan sıkılmadan mutluluğa karış.
Utangaç gülüşlerinden bir damla hayat bağışla,
Siyah renkli bir gül dalına.
Bir gelinlik başı ile ört
Gözlerimin en kahve yanına.
Ve uyut beni gönül salıncağında.
Kanamalarım durulmayacak biliyorum.
Sen kapama en iyisi.
En siyah yerinden öpüver yüreğimin.
Ve aşkın Elif halinde gülümse bana.
En sonunda Elif ol şiir sonu cümlerinde.
Ve ben sana yar oldukça,
Yüreğinin en eğik harfiyle gülümse bana.

10 Ocak 2010

Mavi Bilyeli Adam

İsmail Sarıgene

11 Ocak 2010 3-4 dakika 9 denemesi var.
Yorumlar