Sevgi, Umut, Emek
Çocukluğumda evimizin balkonunda eski bir sandık vardı. Her sene güvercinler o sandığın altına yuva yapardı. Hiçbir zaman yuvalarını nasıl yaptıklarını oraya itinayla nasıl getirdiklerini görmedim, korkularından belki de sessiz bir köşede örüp gizlice koyuyorlardı çatı bildikleri sandığın altına. Her gün belli aralıklarla gidip bakardım güvercin yumurtalarına, kabuğunu kırıp hayata merhaba diyen yavru kuş var mı diye. Bekleyişler çok uzun gelirdi bazen çocuk aklıyla kırıp açmak isterdim, anne güvercinin ürkek bakışları durdururdu çocuk yüreğimi. Nihai gün gelirdi balkonda beklediğim uzun mesailerden sonra. Yumurtalar çatlamaya başladığında tarifsiz bir sevinçle ellerimi birbirine vurarak havalara zıplardım geliyor yavru kuşlarım diye. Sonra içimdeki çocuk sevincini bastırıp başlardım beklemeye, birisi kabuğunu hızla kırıp aceleyle titrek başını uzatırdı ama bir diğeri bir türlü kıramazdı kabuklarını içim acırdı acaba yardım etsem mi diye elimi uzatıp uzatıp geri çekerdim. Yanında hep ben olmayacağım ya kendi işini kendi görsün derdim çocuk aklıyla bir yandan da kıyamazdım serçe parmağımla küçük küçük dokunurdum karanlığından kurtulsun diye.
Her gün yemlerini sularını verirdim, okşar severdim onları. Bazen doymayacaklarını düşünerek fazla fazla koyardım yemlerini sonraki ziyaretimde kendilerinin iki katı kursaklarını ve zorlukla nefes aldıklarını gördüğümde "Deli misiniz siz? Neden hepsini yediniz olur ya oyuna dalar unuturum diye fazla koydum ben neden sonraya bırakmadınız" diye hem ağlar hem kavga ederdim onlarla ve ateşlendiği zaman çocuğunun başında bekleyen bir anne edasıyla başlarında beklerdim bir şey olacak diye.
Günler birbirini kovalayıp yavru kuşlarımın uçma vakti geldiğinde tarifsiz bir hüzün kaplardı içimi ama onların gözlerindeki uçma umudunu gördüğümde akıp giderdi hüzünlerim. Avuçlarımdan gökyüzüne bıraktığımda hadi uçamazlarsa diye korku sarardı çocuk yüreğimi ilk önce biraz yalpalasalar da mavilerde kaybolup gidene kadar ayırmazdım gözlerimi kanatlarından. Özgürlüğe kanat çırpsalar da o sandığın altında hep bir tabak yem ve bir kâse su hazır dururdu yavru kuşlarım beni ziyarete geldiğinde avuçlarımdan su içsinler diye. Yıllar var ki hiç silinmedi gözlerimden bu resim ve sevginin adı "Yavru kuşlar" oldu benim için.
Çocuk yüreğimi kanatlarına takıp gökyüzüne uçuran yavru kuşlar o kadar işlemiş ki içime sevdiğime de yavru kuşum derim hep. Sevdiğim bir varlığa emek vermeyi onlarla öğrendim, umudu, sevgiyi ve mutluluğu bir yavru kuşun gözlerinde gördüm tıpkı senin gözlerinde gördüğüm sevgi gibi.
Sen de avuçlarımın içinde kanat çırpmaya hazırlanan bir yavru kuş gibisin biraz bana biraz gökyüzüne ait. Şimdi avuçlarımda varlığını, yüreğimde sıcaklığını hissediyorum ve mutluyum. Gün gelirde sonsuz mavilere kanatlanmak istersen engel olamam ama biliyorum ki nereye kanat çırparsan çırp benim yüreğimin balkonunda soluklanacaksın ve yüreğimdeki sevda pınarından içeceksin suyunu, benim senin gözlerinden yudumladığım sevgi gibi. Unutma nereye kanatlanırsan kanatlan evimizin balkonunda bekliyorum seni kabuğunu kırıp yüreğime girdiğin ilk gün ki gibi...