Sevginin Ön Yüzü
Sevmek neydi,hatırlıyor musunuz ?
Her istediğinizi yapan insanlara karşı verilen bir ödül müydü ?
Yada Severken karşılık beklenmeli mi?
Cevaplarınızı duyar gibiyim; hadi gelin birlikte düşünelim...
Sevgi, insanın yaradılışından gelmektedir, tıpkı korku gibi heyecan gibi.
Ufak bir çocuk hayal edin; konuşmayı bile öğrenmeden, sevgisini
hissettiği insanlara karşı gülücükler savurur , ilgisini çekmek için
türlü oyunlar oynar. Ya da korktuğu insanlara karşı alarma geçer, tedbirli davranır
annesinden ayrılmaz.
Şimdi iki yaşında küçük bir çocuk olduğunuzu düşünün,annenizin
her gün düzenlediği evinizi oyun parkına çevirdiğinizi.
O gün tam da misafirler gelecek , anneniz evi toplamış mutfağa
geçip hazırlıklara başlamış.
Henüz ufak bir çocuksunuz ve sizin için elinizi attığınız her şey
oyuncağınız. Oyun oynamak için her yeri kurcalarsınız ve salondaki
eşyaları farkına varmadan dağıttınız hâlbuki tek amacınız annenizi
rahatsız etmeden oyun oynamaktı.
Sizi merak eden annenizin salona geldiğini
kulaklarınızı acıtan çığlığıyla fark edersiniz ve o kadar karışıklığın arasında
yeni bir iş çıkardığınız için sinirle gelir bir tokat yapıştırır yüzünüze.
Ağlamak ve yediğiniz tokata karşı tepki vermek arasında kararsızsınız.
Biliyorsunuz ki tepki verirseniz karşılığı daha ağır olacak ve bu yüzden
oturup sessizce ağlıyorsunuz. Ağlıyorsunuz
çünkü haklıydınız ve haksızlığa uğramıştınız siz sadece oyun oynuyordunuz.
Sizi en çok seven ve en çok güvendiğiniz insan tarafından yıpratılıyorsunuz
ve hep tedbirli davranmaya çalışıyorsunuz artık,yavaş yavaş evcilleştiriliyorsunuz.
İçinizden geldiği gibi davranmamayı yediğiniz tokatla öğreniyorsunuz,
değişiyorsunuz ve güvendiğiniz insanlara yeri geldiğinde güvenilmeyeceğini
öğreniyorsunuz.
Yavaş yavaş hayatın kurallarına uyarken başkalaşıyorsunuz...
Sevgi kelimesi aklınıza takılıyor. Sizi seven insan neden incitir ki sizi,
neden hırpalamak ister ve zaman içinde bu korkuyla sevme duygunu bastırıyorsunuz.
Sevmekten korkuyorsunuz hırpalanırsınız diye, güvenmekten korkuyorsunuz tokat yersiniz diye
ki en önemlisi kendiniz olmaktan çekiniyorsunuz ve rol yapmaya başkalaşmaya alışıyorsunuz...
Zaman geçiyor büyüyorsunuz, bunları öğrenirken annenizin attığı tokat okşama kadar
yumuşak kalıyor ve diyorsunuz ki kendi kendinize:
Keşke küçük olsaydım da sadece annemin tokadı hırpalasaydı...
Öykü tadında güzel bir deneme.. Kutluyorum Selamlar