Sigara

Çok içiyordun. Bir gece yarısı tekrar gördüm seni. Aynı bankta, her zaman ki saatte oturuyordun. Nefeslerimizden duman çıkacak kadar soğuk, bileklerimizi kesecek kadar keskindi hava. Sessizdi sokaklar, kimsesizdi gece. Arkandan seslendim,
'Çok içiyorsun.'
Bana dönüp, bir insanın hayatında iğrendiği ne kadar şey varsa, onların yığınına bakması gibi bir bakış attın. Bakışlarında ki mavi denizi ikiye böler gibiydi.
'Sigara benim hayatım!' diye fısıldadın.
Koşarak uzaklaştım oradan. Hiç bu kadar çok koşmamıştım. Uzaklaştığımı sanıyordum. Senden ne zaman gitmek istesem koşuyordum. Bu koşu, yürüyüş bandında koşmaya benziyordu. Kaçamıyordum. Avuçlarının içine karışmış kir gibiydim. Eve geldim. Tek içimlik kahve paketini bardağa boşalttım. Üzerine ısınmış gözyaşlarımı döktüm ve içime çektim. Yolda gelirken aldığım marlbora paketini açtım, kendime yeni bir pencere aralar gibi olmuştum o an.
Az önce bankta söylediklerin kulaklarımı kemirmeye başladı. Gecemi kemirdi. Hayatımı kemirdi. Fonda ki keman sanki sırtımda çalınıyordu. Vücudum kan dolaşımını kesmiş gibi oldu. O cümleyi anımsadım, cümle büyüdü. Literatürümde artık sadece o cümlede geçen kelimeler vardı. O harfler kutsaldı. Ana yasamın değiştirilmez maddesiydi. ' Sigara benim hayatım!'
Ve hayatımda ilk defa bir sigara yaktım o an. Senin içindi. Çünkü sigara senin hayatındı, çünkü senin hayatın benim hayatım demekti. Ve ben aslında sigarayı değil, hayatımı yakmıştım. İçmeyeceğimi biliyordum, sadece yaktım. Sabaha kadar yanışını izleyebilirdim. Sana çok benziyordu. Kırmızı, kıpkırmızı bir ateştiniz siz, içimi eriten...

01 Aralık 2012 1-2 dakika 19 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar