Sigara
Sigarayı seviyorum. Her ne kadar zararlı olsa da; hayallerimi buna sarıp, duman olup uçmasını izliyorum. Biliyorum, uzaktan bakınca iğrenç bir şey gibi gözüküyor. Ama zamanla alışıyorsun. Sonra sende tütünleşip; her ateşlendiğinde hayallerinle duman olup uçuyorsun. Garip bir şey değil mi hayallerinle uçmak? Onlara ulaşamadan, nirvananın doruklarına ulaşıyorsun.
Sigaranın bana arkadaş olduğu zamanları hatırlıyorum. Babam hiç içmemem gerektiğini, yüksek derecede bağımlılık yaptığını söylerdi. Bu zararlı bir şey evet. Peki hayatta yalnız kalmak? Kendini sigara paketindeki 20 çivi gibi düşün. Her biri tek tek yanıp gidiyor, sen sona kalıyorsun. Kötü günlerin hatırına o gün sıkılırlar senden ve bir köşede bırakırlar. Bir köşede bıraksalar yine iyi. Ya adi bir dostun iki dudağı arasında, yada nem tutmuş odaların rutubetinde yok olur gidersin.
Eğer seçme hakkım olsaydı, ikinciyi seçerdim. Nem tutmuş rutubetli bir odanın içinde yok olmak, adi bir dostun iki dudağı arasında yanmaktan daha iyidir. En azından onun adi hayallerine ortak olmazsın.
Biliyorum, konulara çok duygusal yaklaşıyorum. Ya da siz benim konulara duygusal açıdan yaklaştığımı sanıyorsunuz. Aslında ben değil, konulara siz duygusal yaklaşıyorsunuz. Şuan bu sayfayı özenle okuduğunuza göre; Sigara içip, içmemenize rağmen hayallerinizi bir tütüne sarmış, onunla dumanlaşmışsınız demektir. Peki Nirvana? Nirvanayı boş verin. Nasılsa öldükten sonra donsuz hayat var. Küçük, büyük şeylere bakmayın. Kısaca mutlu olun...