Şiir Nasıl Okunur Şiir Nasıl Dinlenir

Sorulur mu hiç? Şairler gücenir!
Gönül dağlarından göçmen kuş sürülerini istediği diyarlara salıveren, duygularıyla okyanusları süzüp arıtan şairler bu sorunun yanıtını 'bal' gibi bilirler de, yine hep sorulur bu soru.

Hatırı sayılır ölçüde şair az şiir okuyor, şiiri seyrederek okuyor, dinlerken de hep konuşuyor. 'İlle de benim şiirim' diyor, başka şiirlere büyümüş burnunu kıvırıyor. Kendi şiirinin dokusu dışında olanları özümsemekten, anlamaktan kaçınıyor, hatır için okuyor, hatır için okunanı kayıtsız şartsız beğeniyor.

Şiir nasıl okunur, toplu yerlerde, dinletilerde nasıl dinlenilir. Uzatmaya gerek yok, yalap şalap okuyan ve okunurken dinlemeyen ve konuşan bile bu konuda çok söz söyler.

Bütün şairlerin koro halinde şöyle seslendiğini düşünebilirsiniz:

'Yazılmış şiirler kutsal kitaplar gibi okunur. Topraktan yeni çıkarılan kitabelerin büyük heyecanla ilk kez okunuşu gibi. Seslendirilen şiirler ezanı dinler gibi dinlenilir, huşu içinde. Şiirler elinde gül, köşebaşında sevgiliyi bekleyen bir sessizlikte dinlenir. Şiir, sevişmeler sonrasındaki huzurlu şefkat sessizliğinde dinlenir.

Nasıl okumalı şiiri? Namaza, gerdeğe hazırlanır gibi, koltuğa kurularak, ağaca yaslanarak, kristal bardaktaki suya bakar gibi, az sonra ruhumuzun arşiv dehlizlerine yeni kaynaklardan billur suların birikeceği heyecanıyla, bahçeden yeni toplanmış ve vazoya yeni konulmuş taze çiçek kokularının verdiği yaşama sevinciyle...

Su içilirken yılan, şiir içilirken insan dili sokmaz.
Şiir büyülü bir sükûnetle dinlenir.....'

Uzatabiliriz şiirin nasıl okunacağını, nasıl dinleneceğini. Bu konuda sizlerin de çok söyleyecekleri bulunmaktadır, biraz da yerinize söylemiş sayıverelim.

Peki dinletilerde şiirler okunurken, nazik bilinen şair beyefendiler ve hanımefendiler bile neden yerli yersiz lakırtı ebeliği yaparlar, şiiri okunan şaire saygısızlık ederler? Kendi şiirleri okunurken de konuşana kızarlar? Eh, buraya da bir gülme cıngılı koyuverelim.

Yahu şair kardeş!
Neden verilen aralara saklamıyorsun o konuşmanı. 'Çünkü şairlik kılıfı edinebilmiş kişiliğinde 'sosyal/kültürel davranış-nezaket/zarafet' faktörlerini idrak edemeyen bir ruhunuz var, siz kabasınız' demek istiyor insan, lakin söylememiş olalım, biraz fazla ağır olacak. Vazgeçelim ve yine de affedelim. Fakat sakın bir daha, şiir okunurken lezzetli yemek içinden çıkan kıl gibi konuşmayalım. Kabul edelim ki anlaştık!

Ne demiş 'Her mevsim içimden gelip geçersin' aldı Semahat Özdenses'in besteleği şarkının güfte yazarı şair Hüseyin Yurdabak (Çolak) : 'Şiir okunurken susmalı, susmayanı asmalı.' Biliyorsunuz bu iki sanatçıyı da (2008) fiziki olarak kaybetmiştik. (Yeri değil ama değinmeden geçmeyelim, Semahat Özdenses 'Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine, Dün Gece Mehtapa Dalıp Seni Andım, Bir İhtimal Daha var adlı şarkıların da bestecisi. Hüseyin Yurdabak ile kavilleşmişler de aynı yıl içinde sırayla öteki yerdeki mevsimleri özlemişler gibi aynı yılda terk-i diyar eylemeleri hüzünlü bir raslantıydı).

Konuya dönelim, şairlerde de sıradışılk cakası nedeniyle nezaketi öğrenememe gibi kusurlar olabilmekte. Oysa ne zararı var nezaket ve zarafetin! Edebiyata merak sarıp başarılı şiirler de yazabiliyor insan. Ancak filler ve şempanzeler de resim çizmesini öğrenebiliyor, hatta insanlar bile o yenetekten mahrum olmasına rağmen resim çizmesini, şiir yazmasını öğrenebiliyorlar.Takdir edilmesi gereken çabalar bunlar. Tabi ki yazılanların güzelliği ile koşut olan bir kişilik ile. Uyuşuturucu kaçakçılığı, köle ticareti yapmış başarılı şairlerin örneklenmesinin yeri değil şimdi. Torunu yaşındaki kızcağıza cinsel tacizde bulunan bir yazan/çizenin ürünlerinden nasıl keyif alınır! Diğer insanlara zarar vermeyen içki, iç bunaltı, içe kapanma vs.gibi huyları olan sanatçıları burada ayrı tutmak gerekir elbette. Sanatçı olabilme payesi, çizgi dışı her türlü çirkin çılgınlığa, psikolojik tutarsızlığa, saldırganlığa anlayış gösterme hakkını veremez. Şair kişiliği ve zarafeti yazdıklarıyla koşut olmalıdır bir bakıma. Karşılaştığı ortamlarda hanımefendilere pis bir şehvetle süzen, beyefendilere yolunacak kaz olarak tuzaklayan şair şiirleri hep antipatik gelir insana.

Akla düşmüşken söyleyeyim, sözlükte; 'bilgisayar ağlarının birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan, herhangi bir sınırlaması ve yöneticisi olmayan uluslararası bilgi iletişim ağı' olarak tanımlalan 'internet'te yöneticisi olan edebiyat sitelerinin kaliteyi ayrımlama gibi birtakım sorunlar yaratmasına rağmen büyük katkı sağladığı yadsınamaz. Erişimdeki kolaylık, zenginlik tam anlamıyla elektronik bir 'dünya nimeti'dir.

Kitap ve dergilerden İşaret parmağı ıslatılarak hışırtıyla çevrilen kağıt sayfalardan şiir ve yazı okumak ise her zaman klasik bir lezzet olarak sürüp gidecektir.

Baki'nin 'Huma Kuşunun Gölgesi' adlı şiirindeki:

'Âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal/
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş'

dizelerini de gönül yakamıza rozet olarak takarak okumalı ve dinlemeliyiz bütün şiirleri.

06 Nisan 2010 4-5 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (7)
Yorumlar (5)
  • 14 yıl önce

    Kesinlikle katılıyorum düşüncelerinize.

    Şiirkolikte şiir ya da düz yazıları okurken de üzgünüm ama, radyo divayı dinleyemiyorum. İkisini bir arada yapabilenlere de şaşırıyorum aslında. Kulağında şarkının sözleri, gözlerinde şiirinkiler...

    Oysa okuduğuyla bütünleşmeli insan, herşeyden soyutlanıp sadece onunla olmalı o an. Ki siz bunu çok güzel ifade etmişsiniz.

    Teşekkür ediyorum. Saygımla...

  • 14 yıl önce

    bence bütün şiirlerin ağızdan çıkan her sözün bi anlamı bir manası vardır hiçbir söz boşuna söylenmemiş hiç bir şiir boşuna yazılmamış hiç bir deneme boşuna kağıda dökülmemiştir yani her şeyin bir önemi bir saygı değerliği vardır o yüzden düşüncelerinize harfi harfine kaıtlıyorum

  • 11 yıl önce

    Az da yazsa yazılarını her zaman takdirle takip ettiğim Ramazan beyin çok önem verdiğim kayda değer bir yazısı ki her Şiirkoliğin, ben şairim diyenin okuması lazım kanımca. Kutladım yürekten...🤐

  • 11 yıl önce

    muhteşem gecikmiş bir onur...

  • 11 yıl önce

    Sözün kısası,şiir dinlemeyi bilmeyene şair de denmez diyebilir miyiz?Ama emin olun ki sırf şiir için geçerli değil bu tespitiniz.Hayatın her alanına egemen bir anlayış...Toplumsal ve salgın bir hastalık ki özü saygıdan geçiyor.Aslında kendimize saygılı olmayı başaramadığımız için başkasını da adam yerine koyup sayamıyoruz...Saymak ve sayılmak,dinlemek ve dinlenmek temennisi ile kaleminiz daim olsun diyorum.Saygılarımla.👍😊