Şiir Ve Estetik

Bu ortaya konuş, aşağıdaki şiir sahibi şairle, şirin kendi ekspertizidir.

BU DAĞLAR GAMDAŞIMDIR.

Yeşil hırkanda kuşlar, bulutlu çatma kaşın,
Ufuktan taç mı taktın, onurlu gökte başın?
Ne küskün gövde biçmiş, bu gölge sende hüzün?
Üzülmüş, boynu bükmüş, hilalde gamlı yüzün...

A dağlar!... Dost elinden çekince söyle kahır.
Gözünden akma yaşlar, deşince böyle bağır...

De bir tek yâr mi buldun, kucak mı gördü başın?
Bu dağlar yoldaşımdır, bu dağda dertli başım.

Nasıl tutmuş dizinden, ne umdu hay tepeler?!
Adım atmak ne mümkün, ayak da, el de çeker.
Ne çokmuş tütme derdin, yiğit başında duman.
Ne çok hançer yemişsin, yaram benim de yaman!

Yararmış, döş de delmiş, şirin yârindi sebep.
Ne bir tek dermanım var, ne can yetmeye yakın!
Yüküm senden de çoktur, umup da küsme sakın!

Eğilsen, boynu büksen, bulutla silse yaşım.
Mecalsiz kaldı gövdem, çekil be arkadaşım!

Başın zulmet delermiş gecende doğdu bu Ay.
Elekmiş ah okundan şu gökte yıldızı say.

Ne çektim dost yüzünden...dizimde dondu başım!
Ne kimsem hal bilirmiş, ne kimse arkadaşım.

Bu dağlar sırdaşımdır, bu dağda gözde yaşım
Bu dağlar gamdaşımdır, bu dağ da türküdaşım.

Şahamettin Kuzucular

( Bir Özleşim tarzı şiiridir.) 23 Aralık 2010

Alan bir yüzey hareketidir. İki boyutludur. Oylum dediğimiz hacim olan eylem boyutu ise, yüzey ve derinlik hareketiyle birlikte olan girişme eyleminin hareketidir. Üç boyutludur.

Şiirler salt bir şiir iken, şiirleri sadece bir şiir olmaktan çıkaran nedir? Kuşkusuz ki o şiirin anatomisidir. Pekiyi şiirin anatomisi şairin mi? Buna hem hayır, hem evet diyeceğim. İnşa oluşla şairindir. Hacme göre girişme edilip edilmemede şairin değildir. Her şiirin anatomisi var mı? Şaire göre evet. Okura göre hayır, Ortalama olarak her şiirin iskeleti vardır da, anatomisi yoktur.

Kısaca her şirin bir yüzey hareketi vardır. Şiirin yüzeysel olmaktan kurtulması; şairi kadar okurunun da paylaşılanı olmakla olası olur.

Biz yazılan şiirin duygusunu sömürürken kendi empatimizin içinde olmakla şiir, şairindir. Bu zamanlar biz az çok şairle bütünleşiriz. Ama şiiri kendi içselimize indirirken şiir, şairin olmaktan çıkar. Artık şiir, şairin de değildir. Şairin olmayan noktasıyla beliren şiirin anlamı içinde, şairin sorumluluğu kalkar. Şairin gücü belirir.

Şairin olmayan noktadan itibaren şair şiirle, çiçek gibi açmıştır. Çiçek gibi açmak suç mu? Bu nedenle şair, bazen yalnızlığını bilerek şiirle savrulur. Şair türlü türlü çiçek olmanın yalnızlığı içinde olur. İşte ben, şairin ekizpertiz durumuna bunu yazdım. Bu şiir düz yüzey anlatımıyla birbirini tamlar şekilde yazılmış gibiyse de; bana göre şiir, zıtlaşan çevrimle tamlamalı ve tamlaşmalı oylumuyla yazılmıştır. Ya da bu şiiri okuduğumda ben öyle anlıyorum. Anlayacağımız kadarla da, anlatan arif gerek.

Şiirin bir yazar, bir de okur yüzey (alan) boyutu vardır. Bu şiirin iki boyutlu olmasıdır. Düzlem bir alan üzerinde şair ile okur arsında bir zaman mekân alan açıklığı oluşur. Bu iki boyutlu süreçtir. Bu iki boyutlu süreç, yazar ile-yazar arasında ve yazar ile-okur arasında olur.
Bir kat şairin sunumu ve bir kat ta okurun anlaması olmakla yüzey alanlı şiir; en-boy uzamı içindedir. Bu şairle okur arasında iki boyutlu (empatik-duygusal) bir zaman mekân aktarımlarının oluşmasıdır.

Her şiir bir anlam içerir. Bu o şiirin alan yüzey gerilimi olmakla şiirini iki boyutlu olmaktan kurtaramaz. Şiirdeki kodlama ki eğer varsa; bir şiirdeki şairle okur arasındaki iki boyutlu olan yüzey alanlı sürece üçüncü boyut katar. Şiire derinliği vermek şairin işi ama derinliğe sarılıp hissetmek te okurun işidir. Bu nokta şairin karışacağı bir durum değildir.

İki boyutluluk şairin ekspertiziyle derinlikçe iç içe birçok zamanları büktükten sonra, iki boyutlu durumuyla, belirir. İşin özü gereği okur ve şairin tutumu birbirine karşı bencil (yönelim) oluştur. Empati (kendisiyle yazılan şiiri tanıma) oluştur. Bu zaten iki boyutlu oluşun sürece bakışıdır.

İki boyutlu yüzey girişmesi, duygusal olmaktan öte tomurcuk ve patlamalar oluşuyor sa bu şiire derinlik ve üçüncü boyut katıştır. Kişi hacim genleşmesiyle yüzey alanını yırtacak, bölünüp çoğalan sentezle büyüyecektir.

'Ne küskün gövde biçmiş, bu gölge sende hüzün? Buradaki kodlama suretlerden 'KÜSKÜN gövde' biçilmişiyle tamamlanmış. Ama ‘ne' denerek tamamlanmış olan durumda olumsuzla devam eden sürdürüş olmakla sürece çalkantı söylenmektedir.

Söylem tamamlandı gibi olan İki boyutlu kesikli durumuyla belirmişken bu kez de 'bu gölge sende hüzün' der olmakla kendi üzerine kendi etkimeli bir geri bağlanımla 'ne ' olana dönüşen vurgu ve ruh duygu seliyle demek istenen eylem sürekliliği, geleceğe, yarına akış yapıştır. İşte şiirde sömürülemeyen kısım burasıdır. İşte şiirde patlamalarıyla evirmeler yapılan kısım da burasıdır.

Bu şu demek. '...Bu gölge sende hüzün' söylemi ilk atfa,( 'Ne küskün gövde biçmiş' söylemine) müthiş bir işlev fiil gövde ile nicelim veren üçüncü bir boyuttur. Derinlik veren bir eklem olmakla; şiir bir hacme; şiir bir oylum derinleşmesine sahip olmuştur.

İki boyutlu vurgu, ikinci boyuta üçüncü bir derinlik katıcı nicelim vermesiyle, kodlama; üçüncü boyutuna dönüşmüştür. Bu ruh hali sömüren ruh hali değildir. 'Küskün gövde biçmişe' ya doğrudur ya yanlıştır denişe, karşı üçüncü durumun olanaksızlığı denmesini de yıkmanın işidir. Yani adeta şeylerin yanlış ya da doğru olmak dışında saçma olanı da söylemeye kaymıştır. İki biçimli '...küskün gövdeye' üçüncü, onuncu hali de katmıştır.

Bakınız aynı vurgu şu dizede de çok belirgindir. 'De bir tek yâr mi buldun, kucak mı gördü başın? Burada 'kucak görmemek' söylemi sıcaklık duymamakla kuru kuru sarılma ya da yar bağrında olmanın yetinmesi değildir. Kuru kuru yar sarılması olmaya yar bulamayış anlamına değildir. Kucak bulma. Kucak görme kucakta olma dışında 'bir eylem alanına dönüşememe' olmakla, sürecine diyalektik bir geri beslenme vermektedir.

Daha açığını söyleyeyim. İki boyutlu duygudaşlığın şairde oluşturduğu yüzey alan gerilimi; '...gölge sende hüzünle' denişe içteki derinlik boyutu, üçüncü durumun olanaklı olmasıyla hacim olaylarına dönüşmüştür. Kod zarfında çıkan bükülmüş zaman; üçüncü boyuta döner. Üç boyut olayı iki boyut olayını gerer. İç boyut derinlik (hacim) olayları üç kat artarken (büyürken); iki boyutlu yüzey alanlı gerilimler iki kat artışla nicelim olurlar

İşte bu çelişki yamandır. Üç boyutlu olmanın, iki boyut üzerine olan çelişkisi; kişiyi pare-pare eder. Şair, şiiri bu boyutuyla mı yazmış? Bir okur olarak bunu benim bilip söylemem olası değildir. Ama şiiri okuyunca ben bunu faydalanmayı gördüm. Şairde bu söylemiyle okurda (bende) bu yansıma bağıntısına neden olmuştur. Kuşkusuz ki şiir sadece böyle de değildir.

Şiirin diğer tür anlam yorumları değerli yorumcuların kaleminde dile getirilmiştir. Ki ben de bu değerli paylaşımlara aynen katılıyorum. Bu şiire yorum yazma gereği hisseden öngörümle ben de şiire yorum yazdım. Okurlar tarafından yazılacak olası yorumlarda tekrara düşmemek için ben, şiirin daha az paylaşım olabilecek yerine sokulmağa çalıştım. Anlama avukatlıkla; anlam savunması yaptım.

'Gözünden akma yaşlar, deşince böyle bağır...' Bir akış boyutunu söylerken siz o akış boyutuna kapılmışken '...deşince böyle bağır' denmekle burada o akışa tersten vuruşla gözde akma olan; kesikli olan yaşları; 'deşen bağırla' yeniden akışa sürüş var. Bu süreci iki boyuttan çıkarıp sürece üçüncü boyutu katmaktır kanımca. Bu nedene bu şiir uç boyutlu bir ruh belirimine dönmekle; zaman, mekân devimiyle olan sürece; üçüncü bir derinlikli uzam zamanla üç boyutlu olmuştur.

Ben bu şiiri böyle gördüm böyle yorumladığım için özellikle örnekledim. Bu şiir ve bu anlatım kaybolmamalıdır. Dimağlarda tutuşan tutuşturan özleşme ile 'özleşim' olmalıdır.

04.06.2017

05 Haziran 2017 7-8 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar (2)
  • 7 yıl önce

    Ne şiirden bir şey anladım ne de onu takıp eden yazıdan. Konu neydi?

  • 7 yıl önce

    Değerli Maybul,

    Yorumunuz için teşekkürler. Diyecek bir şeyim yok.

    Konu neydi? diye sorduğunuz için de yanıt vereyim. Konu "anlayamadığım" dediğiniz şey.