Sıla-i Rahim

Memleket toprağı ve sıla-i rahim , birbirine bağlı kopmaz bağları ile bizimle beraber yaşar, ömür defterimizin çoğunu doldurur, onca şehir kasaba belde coğrafya geçtim, ilginçtir hiç bir yer kendi köyümün yoluna sokağına bağ bahçe arazisine benzemiyor bende heyecan yaşatmıyordu, ne zaman ki Elazığ'a iniyorum ve Ağın'a başlayan yolculuk başlıyor Keban'dan sonra heyecanım çoğalıyor ve köprüden önce feribot beklerken artan bir duygu yoğunluğu ve Ağın'a giriş yolu sağlı sollu bağlar bahçeler, ah tarifsiz bir sevinç huzur heyecan mutluluk hepsi bir arada blr an önce kavuşmak isteği tavan yapardı , o yıl evet o yıl Ağın'da bulunduğum yıllarda davet edildiğim bir bağ evinde misafir edilmiştim , ne triplex tatil siteleri , ne de bodrum , marmaris , kuş adası ne de çeşme ..vb sözde popüler yerler aparatları ve benzer hiç bir modern yapıyı aratacak bir eksiklik duymadım da aramadım da bu bağ evinde , gölün daha doğrusu baraj göl denizin Ağın’a kattığı değişim ve fiziksel güzellik ve görsellik o sayılan yerlerden geri değildi ,işte aradığım , kendimi bulduğum huzur köşesi bu bağ eviydi , memleketimde , toprağımda , bağımda bahçemde şöyle dört duvar kerpiçten inşa edilmiş , üzeri çatısı söğüt-kavak gövdelerinden yapılmış kalaslardan bir dam , pencereleri , kapısı her şeyi ile kendimizden çizgiler , bize has bizden olan elimizin bileğimizin ürünü mütevazi taş duvarları beyaz badanası ile bu bağ evi , köşklere saraylara bedel , tatil beldelerinin lüx dairelerine değişilmeyecek bir cana yakınlık , içeride çalı çırpı ile yakılan ocak , ocakta saç , saçta gözleme , közünde isot , patates , biber patlıcan ve bu masalımsı evi önünde uzayıp giden asma kütükleri , teveklerinde siyah üzüm beyaz üzüm çekirdeksiz üzüm salkımları , her tevek bereketli ,...işte dedim ömre bedel güzellik , bağ bahçe işleri bizim gerçeğimiz bizim sevgimiz , gerçekten düşsel güzellikler gözlerimize serilen evlerimiz, çeşmeleri su pınarları ile köyümüz memleketimiz bana her zaman en sevgili gelir , tamam herkesin köyü kendine böyledir belki, ama benim köyümün çınarları nar ağaçları dut ve payamları, söğüt ve kavakları bambaşkadır, tanırım her birini , birlikte büyümüş gibi öylesine tanıdık gelirler bana , diğer beldelerde aynı ağaçlarla bu duyguyu hissetmedim ve bu bildik tadı tatmamıştım , daha ne isterim ...tamam yıkık dökük belki tamirat ister bir hali var evlerimizin , içinde oturanı yok kimi viran olmuş , kimi geleni gideni ile çiçek açmış , ama benim hikayem , benim hayatım , benim teneffüs ettiğim hava , benim köyüm , hısım akrabalarım sevdiklerim hepsi işte her hali evlerimiz ile bana sevimli bana sıcak , bu bağ evi kadar bana yakın duygulular , keşke gittiğim her yere yanımda taşıyabilsem bu bağ evini ve bağ kapısını, belki zamanında sağına ve soluna köyün en güzel duvarı örülmüştü , ayrıca taşların birbirine hakim ve mahkum uyumlu biçimi ile üst üste ustalıkla konularak yapılan bağ bahçe duvarları apayrı bir görsellik , baba ve dedelerimiz ve öncemiz , yaşadıkları yıllarda birbirine saygı duymalarına , herkesin kendine ait her şeyin Allah'ın verdiği emanet gözü ile bakarak temiz dikkatli doğru şekilde hayatlarını yaşarlardı, sade huzurlu helal meşru çizgiden ayrılmadan hayat sürerlerdi, günümüzde yıkılmış ya da yıkılmaya yüz tutmuş evler duvarlar mekanlar gözümüze çarptıkça bu viran , bu ilgisiz ve sahipsizliğin verdiği acı canımızı acıtır, kim bilir hangi dertler hangi engeller içinde bulunuyor sahipleri, ve bize neler hatırlatıyor şimdi, gelip geçenlerin gözlerinin içine bakıyor duvardan kalan son taşlar , ve bağ kapısı aralanmış buyur eder gibi bizleri , ve her gördüğüm hüzünlü evlerin önünde öyle kalırım, ve şu kapının zamana direnen , yıpratılmalara karşı hayata tutunan hali ne kadar duygulu , geçip gitmek, sessiz sesini feryadını dinlememek olmazdı, kapının bir derdi vardı ayrı , düşen yıkılan virane olan taşların hıçkırıkları vardı bir ayrı , dağılan düşen üzeri yosun tutan taşlar konuştu ben dinledim , geçmişinde duvar olup bir bağı çeviren taşların sessiz çığlıklarını anlamaya çalıştım, gerek taşların gerekse iskeleti kalmış kapının kendini bırakmış hali bile destansı güzelliklere sahip olduğunu ancak hisseden görebilir, Ağın kendisini keşfe çıkanlara bağrında taşıdığı güzelliklerin ve bereketli toprağının gururunu taşıdığını her hali ile gösteriyordu.


28.11.2020 / Çengelköy

29 Kasım 2020 4-5 dakika 164 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar