"Şimdi Sevişme Vakti" Diyen Şair

Sait Faik (Abasıyanık), kim bilmez, modern edebiyatımızın burçlarına tırmanan (Sabahattin Ali ve Orhan Kemal'le birlikte) birkaç hikâyecimizden biridir. Bereketli hikâye havzasının yanında, hiç de hafife alamayacağımız şiir birikimi de var onun. Şiir dalına tutunmaktaki sabrını sürdürse imiş, edebiyat târihinde çarpan etkisi yaratabilecek şairlerden biri olabilirmiş bence. Nitekim, Şimdi Sevişme Vakti* başlıklı tek şiir kitabı, bizi bu doğrultuda düşünmeye sevkedebiliyor.

Kitap, dört bölümde toparlanmış. Dördüncü bölüm; Talât Sait Halman’ın İngilizce’ye çevirdiği şiirlerin yanında Dağlarca, Oktay Akbal, Afşar Timuçin gibi kimi şair ve yazarların Sait Faik şiirini yorumlamaya dönük yazılarla kendisine adanmış şiirlerden ibâret. İngilizcem olmadığından, çeviri şiirler için bir şey diyemem. Benim buradaki konu-nesnem Sait Faik şiirleri olduğundan, adanmış şiirlerle yorum yazılarına da (Timuçin’den bir alıntı dışında) dokunmayacağım.

Birinci bölümdeki 19 şiirden 17; ikinci bölümdeki 15 şiirden 8 şiiri beğendim; üçüncü bölümdeki 7 şiirdense hiçbirinde şiir esintisi bulamadım. Demek oluyor ki: toplamda 41 şiirden 25'ini, poetik-estetik kıstaslara göre şiir katında görmüşüm. Esasta hikâyeci biri için, azımsanacak, dudak bükülecek bir çizgi diyemeyiz. Olumlanmalıdır aksine.

Bütün şiirler içinde, “yüksek estetikli şiir” diyebileceğim şiirlerin sayısı iki: Bunlar, birinci bölümün de, kitabın da ilk iki şiiri: Şimdi Sevişme Vakti ile Yeis. Öteki 23 şiirinse, ortalamanın altına katiyen düşmediklerini, yer yer ortalamanın biraz üstüne çıktıklarını da söyleyebilirim.

Sait Faik'in şiirlerinde, hikâyelerinde olduğu gibi, kıvıl kıvıl, cıvıl cıvıl kaynaşan hayatlar var gene: Olanca somutluğuyla. Emek, emekçi kokusunun sıcaklığı her yanda.

Tamam, incesinden şiir işçilikleri yok pek. Şiirin kuramsal yanlarına eğilmediği, tekniğine kafa yormadığı hemen anlaşılıyor. Olsun. Naifliğindeki nezihlikler, zarâfetler yetiyor bize, Seçkin de değil seçkinci de. Fakat, yığın yalakası, kitle dalkavuğu da değil. Sağlıklıyı ve güzeli imlemekte usta. Çürüyenin üstünü de örtmüyor elbet.

Doğrudan "dâvâ şiiri" yazmıyor, Sait Faik. Hikâyelerinde de konturları sıkı sıkı belirlenmiş bir "dâvâ"yı gütmedi. Bu seçişinden dolayı, ona küçük burjuvanın hikâyecisi diyenler de oldu. Ağızlar bunlar, torba değiller ki büzesiniz. Geldiğimiz yerde Suut Kemal Yetkin’e yaslanacağım:

“Şair adını hak etmiş tek bir sanatçı gösterilemez ki bir dâvayı savunmak, bir düşünceyi yaymak, bir sorunu doğrulamak için şiir yazmış olsun. Böyle bir şairin varlığına inanmadığım gibi gerçek şiirden tat alan tek kişinin böyle şiirleri okuyacağına da inanmıyorum.” (Yokuşa Doğru kitabındaki Duygu Düşmanlığı başlıklı yazıdan, Dernek Yayınları, 1963)

Sait Faik’in söz konusu tutumu, küçümsenecek tutumlardan değil. Şiir toplamına kapsayıcı bakan herkes, bunu fark edebilir.

Şimdi Sevişme Vakti, diyebilmek, bütün politik/ ideolojik dâvâların çok çok üstünde bir iyiliğe, haklılığa çağırmaz mı bizi hem? Dâvâysa, bundan üstün dâvâ mı olur?

---

Şimdi Sevişme Vakti başlıklı şiir, sekiz kesitli, 53 dizeden oluşuyor. Bilhassa son üç kesit, şiirin dorukları:

“Kiraz mevsimi, kiraz

Küfelerle dolu Pazar.

Zambaklar geçiriyor bir kadın.

Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor

Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını

Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancı

O biçimsiz Bizans şarkısı”

(s. 14)

“Sana nasıl bulsam nasıl bilsem

Nasıl etsem nasıl yapsam da

Meydanlarda bağırsam

Sokak başlarında sazımı çalsam

Anlatsam şu kiraz mevsiminin

Para kazanmak mevsimi değil

Sevişme vakti olduğunu…

(s. 15)

Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını,

Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam

Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere

Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğunun

Oğlu bir şiir okusa

Karacaoğlan’dan

Orhan Veli’den

Yunus’tan, Yunus’tan…

(s. 16)

İkinci çok sevdiğim şiir Yeis, toplamda, iki kesitli 12 dizede kotarılmış. Tamamını alıyorum:

“Akşam üstleri geliyor

Tam insanlar işten çıkarken.

Salkım salkım tramvaylardan

Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor

Namussuz, akşam üstleri geliyor.

Neremden yakalıyor, bilmiyorum

Ben tam sevmeye hazırlanırken

On altı yaşındaki sevgilimi.

Elini elimle tutmak

Yirmi dört saatte bir

Sıcak bir laf dinlemek isterken…

Rezil… tam o saatlerde geliyor!

(s. 17-18)

Ortalama bulduklarımdan iki küçük örnek:

“Boşnakça konuşan

Büyük mum bacaklı,

Sakarya suyu yüzlü,

Elleri inek ve buzağı kokan sarışın kadınlar

Çınarlarına kargaların üşüştüğü memleket

Gündelikçilerin efendilerine

(Deli Çay şiirinden, s. 37)

“Sarışın, acı yeşil ağaçlarında

Zehir gibi bir kış akşamı

Poyrazdan masun bir kulübe göreceksin

Azizim sen, uzun bir yolculuğa çıkmışsın

Tipi birdenbire bastırmış

Uzaklardan mavi fenerli bir araba geçmiş

Yakınlarda bir at kişnemiş

Bir süvari; şarkısını birdenbire kesip

Yıldırım gibi uzaklaşmış

Ova; alabildiğine uzak, göz alabildiğine düzlük.

(Karlı Hava şiirinden, s. 54-55)

Şiirsel yük yönünden zayıf bulduğum şiirlerinden de iki parçacık aktarayım:

“Köprüden köprüye perilerin sallandığı

Karlı bir cumartesi akşamı:

Lastik ayaklarla karlara basan cinler

Mavnaları doldurmuştu.”

(Şarap İçerek şiirinden, s. 32)

“Geceler olurdu ki bir milyon çıplak çocuk

Bağırırlardı:

Numaraları yazıyor.

Bilet almasam bile,

Amorti almayı düşünürdüm.

Akşam olurdu ki,

Maçı yazardı havadisler,

Futbol sahaları düşünür,

Stadyumlarda çocukluğumda oynayamadığım

Futbol oynar çocukluğum

Sessiz sedasız.”

(Gazeteler ve Çocuk şiirinden, s. 113)

Sait Faik'in, orta veyâ ortanın üstü uzunlukta şiirlerinin sayısı, kısa şiirlerinden çok daha kabarık. Sözcük kadrosu, hayli geniş. Şiirin gövdesine yedirilmesi hiç de kolay olmayan, yalın hâldeyken şiirden yoksun birçok sözcüğü (belediye, borsa, metro, karga, koyun, mandal, mangal, bergamut, torik, kalorifer, bavul, diken, apartman, helva, futbol vs.) çoğu kere yadırgatmadan, başarıyla kullandığı görülüyor.

Afşar Timuçin’in, turnayı gözünden vuran belirlemesine katılmamak olanaksız:

“Sait Faik’in şiiri bir sevgiliden koca bir şehir kurar, vurulanla vurulur, ölenle ölür, yarattığı sandalyeye insan beklettirmeyi bilir, gelen baharı bir Çingene kızının göğsünde karşılar, ölümü bir başka ülke diye anlatır.” (Sait Faik’in Gerçekçiliği ve Şairliği yazısından, s. 144)

(*): Şimdi Sevişme Vakti, Sait Faik, Bilgi Yayınları, Beşinci Basım, Eylül 2000

04 Mayıs 2019 5-6 dakika 27 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar