Soğuk

Bana "soğuksun" diyorlar. Ben soğuk değilim, hava soğuk. Soğuk olsam buz gibi olurum ve hiç gülmem...

Donarken gülemez insan, titrer sadece.

Ben soğuk değilim.
Sadece buz tutmakla yetiniyorum.
Ellerim bu yüzden donuk, tutuk.

Belki de bir sıcaklığı kaybetmemek içindi tüm çabam, o sıcaklığın üzerine başka bir sıcaklık düşmesin diyeydi, asıl o sıcaklık yok olmasın diye donuyordum...

Hava çok soğuktu, üşüyordum yine. Tutunabileceğim, tutacağım hiçbir şey yoktur görünürde. Bir battaniye sıcaklığını özlemiştim aslında. Var olan şeyleri bile hissetmeyecek kadar üşümüştüm. Bu yüzden şiir yazdım, insan ya delirince yazar ya da kırılınca. Bende her ikisi de mevcuttu fazlasıyla, bu yüzden yazdım. Bir de kimsesiz olduğum için yazdım, kelimelerden başka tutunacağım bir şey yoktu, sanırım bir tek onlar bana aitti. Dünya yıkılsa onları alıp, gidebilirdim. Diğer her şey yıkıntıların altında kalırdı, bazen ruhlar bile.

Onları yazdığım sürece, harflere dokunabildiğim sürece ısınabilirdim, bunu hissettim. Bu yüzden daha çok sarıldım kaleme. Soğuktu ancak bir gülümsemeyle ısınabilecekti gerilen yanaklarım. Kar sesi düşüyordu dudaklarımdan. Her kelimeyi söylediğimde düşer düşmez donuyordu. Ben ısıtamıyordum artık ağzımdan düşen kelimeleri. Çünkü yürek buz tutmuştu. Asıl buydu soğuk, asıl donduran.

Aklımın almadığını yüreğim aldı, yüreğim buz tutarken sadece seyrediyordun saçlarımdaki beyazları. Buzdan esinlenmiştik, daha diri kalmıştık, daha soğuk, daha yapay, daha azdık. Saçlarımın ne kadar uzadığı artık umurumda değildi, nereme değdikleri de. Saç uçlarımdaki buzlar da tenimin umurunda değildi. Buzdan olunca, diğer buzları da hissetmek rahatsız etmez hiçbir zaman.

Öksürmeye korktuğum günler vardı
Sonra yazarken öksürmeye başladım
Öksürükler ne kadar sesli ve gürültülüyse
Yazmak o kadar sessizdi

Korkuyordum, ciğerlerimin üşüten hastalığından değil, öksürürken kırılacak buzlardan korkuyordum. Buzlar eridikçe kendimi zapt edemem, koruyamam kendimi, ilk sıcaklıkta yığılıveririm. Öksürürken bir şeyden daha korkuyordum, ciğerlerimle birlikte yüreğimin de fırlamasından. Bu korkuyu uzun zaman önce yine hissetmiştim, seni gördüğümde de böyle olmuştu. Hatta görmeme bile gerek yoktu, bazen tek kelimen, sadece düşünmek bile yeterliydi.

Şimdi sen o kadar uzaktasın ki; seni düşünmek ısıtmıyor düşlerimi. Daha çok titriyor, daha fazla üşüyorlar. Düşlerim seninle de donar, seninle yandığı gibi.

Aklım almadığı için hesaplayamamıştım gidişini, bu yüzden bu kadar hazırlıksız yakalanmıştım. Üstelik donmuştum. Buz tutarken peşinden gelecek halim yoktu, olsa da ayaklarım izin vermezdi buna. Ben gidişini kemiklerime kadar hissederken, sen sonsuz sıcaklığın tadını çıkarıyordun. Dondukça daha az hissediyordum gidişini, bu yüzden daha çok donmaya sesimi çıkarmıyordum. Dünden razıydı tenim buna, büyük bir hasretle.

Bazen donmak iyidir, daha az hissetmek için. Başını yalanladığım yazılar yazdıkça daha az üşüyorum. Daha az kimsesizim ve daha az inandırıcı. Tüm bunlar bir araya geldiğinde çok da rahatsız edecek bir donukluğum yok. Bu sıcakta donmalarımı, ellerimin titremesini, gözlerimin kaygan buzun üzerinde kayışını seyrediyorum. Tüm olanları gidişini yoruyorum. Öyle ya, başka beni bu kadar değiştiren, bu kadar buz tutturan, bu kadar soğutan (herhangi bir şeyden) ne olabilirdi ki? Donarken bulmuştum cevabını. Sen gitmeseydin bulamayacaktım. Her gelişimin sonuna, bir gidiş iliştirirken hiç çekinmemiştin. Ben gidişini kabullenecek kadar geri çekmiştim kendimi her şeyden.


Sen gülümsememi yarım bıraktığından beri.
Artık tüm gülümsemelerim buruk.
Tam dudaklarımdayken gülümseme, korkutmuştun onu.

Artık ne olursa olsun, o kadar canlı gülümseyecektim, donup kalacaktı gülüşüm son güldüğünden itibaren.


Sustum!
Ancak bir rüzgârın yanımdan hızla geçebileceği kadar kısa bir sürede geçtin yanımdan.
Kelimeler dikildi karşıma.
Ben ancak susabildim.

Ancak bunu yapabildim!

Bazen ne yapsan olmaz, hani derler ya; 'ağzında kuş tutsan yaranamazsın' işte öyle bir şeydi bu suskunluğum, bir şeyin artık kâr etmeyeceğini bildiğim için sustum. Şimdi ne konuşsak da çözülmez sana kelimelerim. Sen milyonlarca kelime söylesen de duymam artık...

Çünkü susarken, kulaklarımı da tembihledim!

Bir yerlerde hâlâ sabah oluyor, olsa da gün aymıyor.
Ama bu karanlık umurumda değil.

Ben donuk susmaların peşindeyim ya da onlar benim peşimde. En iyi yapabildiğim şeyi yapıyorum. Artık susuyorum ve donmaya hazırlandım çoktan. Soğuktu çünkü her şey, bir metal parçası kadar ve artık bir daha ısınamayacak gibiydik. Dünyadaki son ateş dönmüş gibiydi. Güneş de doğmayacak gibi buralara.

Güneşi bekliyorum perdeleri aralayıp.
Cama çıkmaya cesaret edemiyorum.
Ya gelmezse diye.
Beklerken günlerce koşmuş gibi yoruluyorum.

Bir gidişe sığdırmıştık şiirlerimizi. Artık saçlarımın nereme geldiğinin bir önemi yoktu. Artık hiçbir şeyin önemi yoktu. Çünkü sen yoktun artık.

Olsan yine yaklaşırdım sana.
Seninle mutlu olabileceğimi bildiğim halde, yine kırıklarıma yenildim ben.
Çünkü kırmayacağına inandırmıştın ve bu inanç en zayıf yanımdı artık benim. Düzelmeyecek, tedavisi olmayan olamayan bir zayıflık.




Not: Hepimiz bu sıcaklarda soğuğu özledik biraz, ama böyle bir yazıyı özlemedik, biliyorum. Yüreklerimiz üşümesin, dileklerimle.


26 Temmuz 2013- Saat 17.20

06 Ağustos 2013 5-6 dakika 94 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (5)
  • 11 yıl önce

    Yazının satırları arasında ve yazarın yüreğinde epey hüzün birikmiş. Hayat her zaman güllük gülistanlık geçmese de, bazen temmuzda üşüyüp, şubat ayında ateşler bassa da yüreğimize yaşama sevincimizi kaybetmemeliyiz. Güzel bir deneme okudum sayfanızda Nevin hanım...👍😅👍

  • 11 yıl önce

    sevgili Nevin güneşimiz eksik olmasın gülüşlerimizden...

    güzel bir kaleminiz var, tebrikler... 🙂

  • 11 yıl önce

    İçsel anlatılar gibiydi daha çok. Güzel yazıydı. Tebrik ederim.

  • 11 yıl önce

    Öyle güzel yüreğin varmış ki hüznüyle bile insanı kendine çeken.Okurken satır aralarında kendimi gördüm.İçi ince ince işlenmiş bir sevgi seli ayrılıkla bozulan.

  • 11 yıl önce

    Farklı bir kalemi var Nevin hanımın...Özgün , çünkü baştan sona kendisi...Çok güzeldi tebrik ederim...