Soğuk Düş
orada muhteşem bir yalnızlığın ayak izlerini taşıyordu rüzgar
kırılan umut belirtileri gözlerde travmalar yaratsa da
gölgenin koyuğuna saklananlar daha belirgin görüyordu geleceği
orada denizatları şaha kalkar balıklar mutlu yüzerdi gökyüzünde
fakat bütün yolculukların bir sonu vardı.Ve yorulunca atlar , yani mecali kalmayınca bir adım daha atmaya , suskunluğun sesini kulaklarımıza gömüp kül karası zamanlarda devşirme türküler söylemeye başladık, ortalık gayet sakindi sadece bizim bileceğimiz türküler bizim dilimizde yankılanıyordu. Tanrı ilk defa bizimleydi yahut ilk defa hissedebiliyorduk onu, gökyüzü oldukça yorgundu fakat balıklar mutlu mutlu geziyordu bulutlar arasında,hiç durmadan sürekli bir şekilde aynı şeyi söylüyordum durmadan sürekli aynı şeyi
’tanrının dilini öğrendiğimde yeniden seveceğim insanları’
orada öylece oturup türküler söylerken apansız boğazıma kaçan hüzün tozlarını gayet sakin bir el hareketiyle bertaraf edip soluma oturan keskin ağrının gözlerimde oluşturduğu damlaları saymaya başladım. göz yaşlarımın gelecekte değer kazanacağını hisseden devlet kirpik uçlarımdan bentler oluşturarak damlaların birikmesini sağladı böylece gözyaşlarım boşa değil artık yüreğime akıyordu
düşüncenin iplerini koparıp beynimin sarmalında bir türlü cevaplayamadığım soruları köhne bir cami avlusuna bıraktığımı duyan herkes beni ’vicdansız devletinin muhbiri ’ olarak lanse ediyor
oysa dudağımdaki ıslığın ellerinden tutup karşıya geçiremeyecek kadar korkak olanlar, etrafı boş bulduğunda çıkıp naralar atıyor ve sağa sola saldırma cesareti gösteriyor
böyle durumlarda yüzüme başka bir yüz geçirerek geçiyorum dar ve ıssız sokaklardan ve sürekli durmadan başka bir şey düşünüyorum
’günahsızdır kelimeler suçlu insanoğlu’
cüzzam mikrobu gibi dilime dolanan türkülerden sıyrılıp yalnızlığın sesine kulak kesildiğimde bana talan edilmiş köyleri, genç ölümleri, ölüm kuyularını ve isyan bayrağı çeken eşkıyaların ismini fısıldıyordu rüzgar.
uyandığımda kendimde değildim artık!
Coik guzel