Sokağın Güzel Yüzleri
acelesi olmadan yürüyecek insan , düşünerek, anlayarak, izleyerek ...
ankara'nın asi çocuğu kızılay^dan kaçtım bir öğlen vakti. .bizim buralarda güneş haddini hududunu bilmeden yaktıkça yakıyor insanı. kızılay^da onca insanı ağırlamakta.. dedim en iyisi şurdan başlıyayım yürümeye bir yola gider elbet.. başladım ...
satıcıların, minibüs şöförlerinini , şehrin mendilci çocuklarının, elinde demet demet çiçekle gezen teyzelerin.. hepsinin, hepimizin sesleri birbirine karışmış .. yani hani bir an kitlense insan bu melodide bir bozukluk var diyecek, biri değil sanki hepsi yanlış notaya basıyor bu orkestranın ..
ah yürüdükçe yürüyorum, ayak açıldı bir kez durur mu ?.. eee asıl mesele orada zaten , ne bir yere acelem var, ne gitmem gereken bir yerim.. yani tam kıvamında o an yaşamdan türemiş yaşamak fiili.. tam benden yana .. kolay değil , özgürsün .. hakkını vermek gerek .. adım attıkça yeni bir ses , yeni bir duruş, yeni bir bakış. sende onlardan sadece birisin bir başkası için..
derken bir çocuk , yanında ona bir şeyler anlatmaya çalışan iki kadın ki muhtemelen o kadınların biri o çocuğun annesi.. ha bire haydi diyerek çekiştiriyorlar çocuğu.. karşı yollarındayım .. gördüm bir kere kaçar mı .. gözlerim hemen onları takipte. yaka silkiyor belli ki gitmek istemiyor çocuk ama ortada park falan yok bildiğin yol yani .. bu ihtimal zayıfladı .. hmm sanırım bir şey istedi bizim yumurcak, annesi yapmadı ya da yapamadı. gitmiycem diye ağladı ağlayacak. karşı yollarındayım. aramızdan sayısız araba geçiyor.. ee ankara burası, olacak o kadar kalabalık, başkentte yaşıyorsun , çekeceksin.. neyse bizim iki kadın yürümeye başladılar ve ihtimali yüksek derecede biz gidelim peşimize düşer dedi biri adımını atarak, tabi ya paşa paşa gelecek diye omzuna dokundu diğeri derken döndüler sırtlarını. bizim yumurcak bir kenarda , ne yapsamın peşinde.. tabi o an peşinden gideceğini adım gibi biliyorum, tecrübeliyim çünkü .. ;
annesiyle o kadın yürüdükçe yürüyorlar, kafası karışık bizimkisinin.. gurur var yani işin içinde peşlerine düşmek olmaz.. ee düşmese ne olacak o kalabalığın arasında .. paşa paşa gidecek.. kafasından onlarcası geçiyor.. bir öyle mi bir böyle mi tahlil yapıyor kendince yavrucak.. ama annede anne yahu bir kere mi dönmezsin .. dön bak be kadın, çocuk bunu bekliyor.. yok bizim hatun nuh diyor peygamber demiyor ... yanındaki otorite bir an döndü göz ucuyla , oflaya puflaya geliyor çocuk .. onlar bu oyunun böyle biteceğinde emindi zaten de ah be yavrucak bir bilsen bu anneler hep böyle..
aralarındaki mesafe azaldı. anne yavaşladı çünkü yetişsin diye.. yavrucak ne yapsın mecbur geliverdi annesinin yanına, elinden tuttu anne, bir şeyler anlattı.. sonra peki demek istercesine omuzlarını indirdi aşağıya, anne elini sıkıca tuttu bu sefer.. yürümeye devam ettiler. şehrin kalabalığına kayboldu ikili ittifak ve otoriteye mecbur başını eğen yavrucak ..
ben de devam ettim yoluma , omzuma değen değene .. ah kardeşim çürüttünüz be diye içimi geçirirken mikrofonu aldı sanki sokağın satıcısı ..
gırg dane yara bandı bi lira , gırg dane yara bandı bi lira ..
cemre şeyma kapu
on haziran yıl iki bin on üç
sokağın güzel yüzlerine ...
vesselam !! ...