Sokak Çocukları
Biz ne güzel dost kaldık en soğuk günler bile ayıramadı hiç birimizi. Tatil günleri, hafta sonları biz birbirimizi buluruz aynı mahallenin çocuklarıyızdır el ele verir sırt sırta durur göz göze geliriz. Şehrin caddelerine bulvarlarına çıkar kendimize yerler ediniriz. Kimimiz boyacı kimimiz tartıcı kimimiz simitçi veya mendilcidir. Dikkatini çektiklerimiz bizi kameralarına alır fotoğraflarımızı çeker sevgi sözcüklerini art arda sıralarlar fakat ne sattığımız peçetelerden peçete almayı, ne de boya sandığımıza ayakkabılarını boyamamızı düşünürler. Sempatik gülücükler iyi sıralanmış sözleri bize emanet bırakıp gelip geçerler. Soğuk günler olurdu hasta olmayı sevmedik. Sokaklarda yerimizi aldığımızda kaldırımları sıcak tuttuk ısıttı nefeslerimiz çünkü biz hiç hainlik bilmedik temiz ve güzel gördük insanları. Sevildik ve sevdik sokakları, resmimizi çeken insanlara özel pozlar vermezdik bizim fark etmediğimiz anlarda bizi çekerler de çekerler nerelerde ne için kullanırlar hangi sloganların ürünü oluruz bilemeyiz. Belki dünyanın dört bir tarafındadır bu kardeş bu birbirini seven arkadaşça görünümlerimiz. Bir gün sanki karşımıza kendi görüntülerimiz çıkacak gibi gelir...
Ve ben işte orada, evet düşündüğümüz gibi bir gün kendimi ve arkadaşlarımın olduğu fotoğrafa rast geldim. Beyoğlu'nun meşhur caddesi üzerinde binalar arasına sıkışmış küçük bir dükkân vitrininde resmimi gördüm. Arkadaşlarımızla olduğumuz bir ortam dinlenme arası vermişiz, fotoğrafta bizi çekeni istemez utangaçlığı ile elimi kaldırıyorum yoksa selamı mı gönderiyorum ona siz karar verin. Fakat ne güzel bir enstantane resmin karşısında öylece kalakaldım kim bilir neler konuşuyorduk, kaç para kazandığımızı, bugün az iş olduğunu, aç kaldığımızı, annemizin yol gözlediğini kazandığımız paraya nasıl ihtiyacı olduğunu belki konuşuyorduk. Ah evet hepimizin derdi aynı, işte tam bu sıraydı demek fotoğrafımızı çektiler ben en ortadaki pantolonum çizgili ikinci el babam almış Eminönü'nden, ellerim boyalı... Evet hiç çıkmıyor, okulda sınıfta en arkada oturuşum bundan, boyacı sandığımı mahallede bir komşumuzdan aldım. Sağ yanımda oturan yaş itibariyle benden küçük mendilcimiz, sol yanımda duran da ayakkabı boyacısı, tam karşımda oturan doğru yanlış eski bir tartı aleti var gelip geçenlere sesleniyor '.tartalım abi-abla kilolarınızı öğrenin ağabeyler ablalar.' Demek bizi böyle çekerek albüm yapıyorlar galerilerde gösteriyorlar veya birilerinin sergi serisine konu oluyoruz tabi adımız belli 'sokak çocukları ' , o kadar çok fotoğraf vardı ki en anlamlı olanlarını sergilemişler...
Gözümüz takılırdı da takılıp kalmazdık zengin çocuklarına. Kendi gerçeğimizi kabullenip mutlu olmayı bilirdik bizim tek sevincimizdi rengi atmış ayakkabıları gözetlemek, neredeyse içimize doğar hangisi olur müşteri diye. Tek rekabetimiz buydu aramızda bir çift ayakkabıyı en önce kapmak, fırçaları tutan bileklerimiz inceydi, güç kuvvet toplamak, kollarımızı bileklerimizi bileylemek için hangi öğünleri yemeliydik. Bir ekmeği dörde bölünce işte o kadardı bileğimize kan verecek kalori, bakmayın siz cılız görünür bileklerimiz ama sağlamdır güçlü ve kuvvetlidir gönül bağlarımız...
Çocuklar... Çocuklarını sokakta unutanlar onları sokaklara terk eden toplumlar hiç bağışlanmayacaklar. Eli tiner torbası veya bıçaklı ya da kap-kaç öncesi hazırlığında olanlar tedavi edilmeliler. Fotoğraftaki çocukların sevimliliği ve sıcaklığı diğerlerinden ayırt etmemiz gerektiğini anlatıyor genellikle ürker ve korkarız sokaktaki başıboş çocuklardan ancak insan olan her canlının düzgün kıyafetlisi de gösterişsiz giyenini de aynı derecede tehdit oluşturabilir. Tabiki sokak çocuklarının da hepsi bir değildir ve içimizden birilerini görmüş gibi oluruz bazılarını dikkatle gözlemlediğimizde, sahipleneceğimiz çocuklarımıza elimizden gelen ne varsa gösterilse azdır. Bir toplumun insanlık reflekslerini, sokaklarına dağılan kimsesizler ya da sokak çocuklarına olan bakımlarına göre değerlendirilmesi yapılır...
24.04.2012/saat 23.30
Toplumumuzun kanayan yarası aslında bu. Sokak çocukları, bir çocuk o yaşta kendi isteği ile sokaklarda mendil, çorap vs. satmaz, haylazlık yapmaz herhalde. Bu duruma düşmelerinde başta anne ve babalarının sonrada diğer insanların sorumluluğu var. Her ne kadar son yıllarda biraz ilerleme sağlanmışsa da bu konuda yine de atılan adımların yeterli olduğu söylenemez. Onları potansiyel suçlu olarak görmemeliyiz hiç bir zaman aksine topluma kazandırmaya çalışmalıyız. Rehabilitasyon merkezlerinin sayısını arttırmalı her türlü sosyal ve psikolojik desteği vermeliyiz. Kendi çocuklarımızı onların yerine koymalıyız, ki ne kadar hazin bir durum olduğu o zaman ortaya çıkar. Kutlarım duyarlılığı ön planda olan bu yazıyı içtenlikle...👍
..öncelikle insan diyoruz her ne renkte olursa olsun hangi coğrafyada yaşıyorsa yaşasın her şey insan için olmalı...insanı ve onun hukukunu düşünmeyenlerin vereceği bir şeyi yoktur sahte riyakar pozlarından başka..yorum ve ilgi için teşekkürler..