Son Basamak
Biliyorum, suçluyum. Onun ellerini tuttun, onun gözlerine baktın, ona onu sevdiğini söyledin, ben ise bomboş bir hayalin peşinde yüreğimi sana emanet etmek istedim. Onu tutarsan ve biz olursak her şey gün yüzüne çıkar, etraf aydınlık olur diye düşündüm.
Biliyorum sevdiğim diyemediğim sevdiğim; hatalıyım.
İlişkinizin damgasında çetin bir mühür yedim, damgalandım. Çarşaf çarşaf geçti aklımdan nefrete dair planlarım, biliyorum; suçluyum, biz olmak mümkün değilken bu olur sandım.
Yanılgıyla sevmiştim hep. Arıza dolu sensizliğimi, bir başkasında tamamlanarak, bir başkasına giderek benden alıyormuşsun.
Sensizliğim bile bana gelmiyormuş. Onu seviyorsun değil mi? Beni de seviyorsun, biliyorum. Ama onu sevdiğin gibi değil...
Dostane satırlarımı seçiyorum sonra ikimiz için. Yaralı bir merhaba'nın önünde buluşuyoruz seninle. Her şey olabiliyorum da gözünde, her şeyin olamıyorum yüreğinde. Aradan zaman geçiyor derin bir nasılsın'ın içinde hapsoluyorum. Bilmen gerektiği yerde susturuyorum kalbimi, acaba'larım bile kalmamış oluyor sana dair. Biliyorum, bir başkasının yüreğine aşkınızı nakış gibi işliyorsun.
Elini tuttuğun, sesini duyduğun ve aşkla beklediğin oluyor. Ayrılık nedir hiç bilmiyorsunuz. Ben biliyorum.
Sana öğretemem ki. Eş düşmedim o yüreğine, karıncalandı yüreğim, bir kalp ağrısı oldun anlatamadığım...
Hep mi böyle olurdu? Artık çok imkânsız bir yolun son basamağındayım. O basamağı çıktıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kaderim... Kaderim ellerinde kaldı kaderim.
Bir başkasına fısıldarken aşkını ve bir başkasını görürken gözlerin, kaderim yanan ve parıltısı sönen gözlerimde kaldı. Aktıkça gözyaşlarım, sana yandım. Dostane muhabbetlerimizin ciğerini sökmek istiyorum.Bana 'Gel' diyecektin ve beni sevecektin. 'Yok öyle bir şey! Bu hiçbir zaman olmayacaktı' diyor yüreğin, biliyorum.
Aşk yanılgıların eşiğinde küçük, yepyeni yanılgılar doğurur.
Sarıldığın o aşk...Biliyorum, yalancıyım. Çıkmalıyım hayatından, kıskançlığımın eziyet dolu sahnelerinde dostane cümlelerini törpülemeden gitmeliyim.Gidersem üzülür müsün? Bilirim için yanmaz.
Bırak beni ne olur... Yeniden, kaderime ışık tutarcasına seveyim. Hâlâ seviyorum, biliyorsun. Bana düşmezmiş kaderim, o kader bir başkasının kaderine işlenmiş.
Kaderim'i al kaderim... Kader yolu çıkmaza girdi. Şimdi gözyaşlarımı mutluluğunuza akıtıyorum.
Şerefe çifte kumrular! Ben ise yalnız bir martının kaderini üstleniyorum. Beni yalnızlığımla görmeni istemem. Kalabalığın koynunda sahte gülücüklerimle ikinizi selamlıyorum. İhanetin ölçüsü olmazmış meğer, gittikçe batağa saplanıyorum... Ellerini uzat sevdiceğine, sevdiğim; sevdim...
Kör kurşunun emanetin, yüreğimden hiç çıkarmayacağım. Martının yarası sağlam olur, boğulur, kendi yarasında boğuldu. Suçun yok, mutlu bir baharın sonbahara çelmesi gibiydi yalnızlığı. Kınanacak bir şey yok. Derindi yarası söküp atamadığı...