Sonradan


Hâlbuki altmışlarda daha bir cenindim, eski yalanları dinleyerek yankı yamaçlarında vakit geçiren cüceler doğarken çınlayan tepelerde dizleri bükük.

Sonradan bana güneş yorgun gözlerle bakmaya başladı bulutları yırtarak ve düşündükçe değişmiyordu karanlıkta kalan tan. Kül rengine bürünüp uçuşuna ara veren güneş, yorgun bir güvercinin kanatları gibi sendeleyerek cama çarpana kadar gerçekliğini yitiriyordu kamaşan göz bebeklerimde. Koca yığınlarla karşılaşıyorduk gözlerini ovuşturmadan güneşe bakan ve esas tatsız olan kibirle dev aynasının gösterdikleriyle oyalananlara seksenlerde meydan okuyorken, parmaklıklar gibiydi gün ışıkları sonradan.

Sonradan kafamda uçuşan fikirlere erişebilmek ve gezinen gölgeler için kimi suçlamalı pek bilemedim. Hayaller arasında öylesine bir hayal oldum ki, sizi üzmek için bunları söylemiyorum diyordu Atam; aydınlık kaldıkça size uyar zaman. Üzmek istesem başka şeylerde söyleyebilirdim, misal; neye inanıyor dayak yiyen anadan olanlar, geceleri uzun uzun uzaklara bağıran pek çoğu iyi yürekli insan; cüceler doğarken çınlayan tepelerde dizleri bükük, vadiye kaval sesi yükselene kadar.

Sonradan düşündüm ki iyilik ve sessizlik korumuyor her zaman, hele de çıplak böğüre saplanan mızrak çuvala sığmamışken ve dalga dalga öfke çıkıyorken evlerimizin her yerinden; sayılamayacak kadar çok bu asık yüzlü adamlardan.

Sonradan beni yöneten şeyin gerçek görünüşüyle korkularımın önünde durdum ve beynimi kırbaçlayan bu sorularla o kadar çok yürüdüm, konuştum, düşündüm ki; sorular artık yabancı dilde bir makam oldular uyanana kadar…


01 Şubat 2021 1-2 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • Uyanışa çıkan sorular insanı derinleştirir. Sorular cevap bulduğunda usulca giderler zihnimizden. Ya cevapsız sorular? Onlar da sonradan aydınlatırlar mı içimizdeki geceyi?

    Tebrik ederim Enver bey. Güzeldi yazınız. Kaleminiz daim olsun. Selamlar, sevgiler.

  • 4 ay önce

    zaman, sahte bir rahatlık sunar insana. “geçti,” der, “ardında kaldı.” ama zamanın çarkı dönmez; o sadece durduğu yerde titreşir. geçmiş dediğimiz şey, hâlâ bugünümüzün parmak uçlarında hissedilir. bir çocuğun ilk haykırışı, bir annenin yorgun nefesinde .o haykırış, bin yıl önceki bir nefesin taklididir belki de.

    tebrikler