Sonsuz Hiçlik Hali
Ağlamanın verdiği müthiş rahatlama ve bilindik hayat umursamazlığımla uyudum. İrkildim. " Gerçekliğinle yüzleşmek için son beş saat". Uyandım.Suratıma çarptığım soğuk suyun vermiş olduğu titreme ile kendime geldim.
Özenle ve güzelce hazırlanmış kahvaltılarım yoktu artık. Sahi sağlıklılık etkisine son derece inandığım bir Canan Karatay görüşüyken hayat, nasıl bu kadar kanımı donduran bir acı bahşedebiliyorsunuz bedenime?
Sonsuzluk gibi bir yalnızlığın ve hiçliğin ve acının içindeyim.Mevsimsiz bir ekimin yeşermeyen filiziyim.Zerrin Zeren çınlıyor kulaklarımda "Sensiz bahçemde çiçekler soldu/Gözyaşımla gönlüm gamla doldu." Mahkum ettiğiniz bu karanlık bahçenin her zerresine ayak basıyor, toprağındaki her kum tanesine dokunuyor ama yine de tutunacak bir dal koklayacak bir çiçek bulamıyorum.Bu yokluk, tarif edemediğim acının anlatabildiğim tek harfidir.
Peki hem kalbimin tam ortasında özgürlüğünüzü ilan etmişken, sizinleyken ve hep sizinle olacakken,hem nasıl bu kadar bensiz ve hep bensiz olacaksınız? Size ait olan her şeyi bedenimde ve ruhumda ihtiva ederken hem de.
Söyleyin efendim. Baharlar vadedilecek mi benim bu bi çareliğime? Çiçekler açacak mı?