Sonsuz Vuslat
Kimi zaman sevmekti ölümsüzlüğe inanmak. Yeteri kadar çabalayamadığına inanmaktı yaşamak istemek. Vuslat değildi korkutan, sevgiliyle başbaşa kalmaktı. Kalp açıldığında içinden çıkanlara katlanabilmekti cesaret. Her gözyaşında af dileyebilmesiydi dilin işlevi. Her pişmanlıktan sonra doğruyu bulabilmekteydi mağrifet. Yanlışlarda bile sevgiliye sığınmayı bilmekteydi bağlılık. Uykusuz gecelerde onun için gözleri şişirebilmekte gizliydi aşk. Her nefes alıp veriş de sadece onun varlığını hissetmekti düşünce. Her yolun ona gittiğini bilmekti ayakların vazifesi. Her görülenin ondan bir parça olduğunu idrak etmekti gözün ve aklın iş birliği. Karşılıksız bir hayat sunmasıydı sevgilinin sevgisi. Yapılan her hataya rağmen affetmesiydi merhameti. Sevgiliden gelen her sıkıntıya katlanabilmekti ona, onu arzuladığını göstermek.
Geçen her saniye biraz daha yakınlaştırıyor sevgiliye. Bitse de şu çileli fani hayat, varsam o düğün gecesine. Aşk şerbetiyle sönse şu yanan gönlüm. Kalbim bulsa sevgilinin kalbini. Bitirse kara toprak yılların hasretini. Açılsa ardına kadar vuslat kapısı. Başlasa hiç bitmeyen gerçek mutluluk.