Sorgu Sahnesi
Çaresizim! bu soğuk dört duvarın arasında neydi beni bu hale getiren hırslarım, umutlarım, annem, asker arkadaşım Erdal mı yoksa. Sorgulamıyorum insanları, bana bunu yapanları anlamaya çalışıyorum sadece. Düşünmek olanaksız bu soğuk, eskimiş, sıvaları dökülen dört duvar arasında. Anlamak zor anlatmak zor. Kendimle konuşuyorum, sırtım ıslak havluya sarılmış jop la dövülürken. Özel istihbarattan geldiler bugün daha önce geldiklerinden farksız...
Bu gün günlerden neydi? Ayın kaçı hafızam zayıflıyor gittikçe. Unutmaya mı çalışıyorum, unutmak mı istiyorum bilmiyorum. Kafamı kaldırdım, yavaşça yukarı doğru baktım yorgundum iyi seçemiyordum ama sesleri çok iyi duyabiliyorum. Hep aynı sorular aynı ses tonları aynı tavırlar. Bu gelen kaçıncı kişiydi onu da bilmiyorum. Sorular aynı cevaplar aynı neden yaptın? Hangi örgüt için çalışıyorsun? Kaç para aldın? İstedikleri cevabı alamıyorlardı. Paramı aldı, komutan, Erdal çavuş diye anlatmaya çalışsam da nafile...
Gelen istihbarat çalışanlarından biri bana doğru eğildi çenemden sıkıca tuttu gözlerimin içine baktı. Net görebiliyordum suratını çatık kaşlı, iri yarı, sakalları birbirine karışmış bir istihbarat uzmanı. Çok korkmuştum konuşamadım cevap vermedim sorduğu sorulara zaten aynı cevabı alacaktı... Homurdanmalar başlamıştı kızıyorlardı. Titredim, yine aynı şeyler olacaktı canımı yakacaklardı. Her vurduklarında gözümden yaş geliyordu. Acıdan değil annemi düşünüyordum. Yalnız kalmıştı hastaydı üstelik hem de çok kim bakacaktı ona kim su getirecekti. Kim yıkayacaktı...
Annem seni çok sevdiğimi söylemiş miydim? Duyuyor musun beni duy ne olur. Yakıyorlar canımı kurtar anne kurtar... Uyandım yerdeydim ellerim bağlı şişmiş gözlerimle etrafıma baktım. Soğuk oda daha da soğudu. Kısık bir ses çıktı benden kalan gücümle BEN VATAN HAİNİ DEĞİLİM...
Yine bir sorgudan çıkıyordum daha kaç defa olacaktı bu. Ellerimi çözdüler kelepçeyi taktılar. Çıkartılırken odanın kapısından rahatlamıştım, dinlediğim bir türkü geldi aklıma ?'iki yanımda iki polis ellerim kelepçeli beni bul, beni bul anne...,, sevmiyordum bu odayı nasıl sevebilirdim ki acıdan başka bir şey yoktu burada...
Hücreye doğru giderken koridorların o anlamsız o saçma sapan ifadesine baktım bana gülüyorlardı. Bu imkânsız! Kafayı yiyor olmalıydım! Kare zemin hareket ediyordu. Sanırım kafama çok darbe almış olmalıyım. Yada gerçekten deliriyordum...
Başka şeyler düşünmeliydim çocukluğumdaki düşlerimi hatırlamalıydım buradan kopmalıydım bir şekilde ama orda da acı var... çık oradan güzel şeyler düşün diye kızdım. Kendimce beynime evet oluyor abimle kiraz bahçesine daldığımız Ahmet amca bizi kovalıyordu yine yakalanmıştık. Ahmet amca düştü taşlı yoldan koşarken gülüştük abimle, ağzım burnum kiraz lekesi ve ben yalanıyordum çok lezzetli geliyordu o kirazlar bana yine yalanıyorum, seslendi gardiyan ağzını sil dudağın kanıyor...
bitirmek üzere olduğum romanımdan bir bölüm umarım beğenirsiz