Soru Yalan Nedir
Soru; Yalan nedir ?
Herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan
rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir.
Daha yalın bir anlamda, yalan
yanlış olduğu (doğru olmadığı) bilinmesine rağmen, üçüncü partinin
(kişi, topluluk veya kurumun) doğru olarak algılamasını amaçlayan bir hareket veya ifadedir.
Diyor vikipedi...
Şimdi burada, bu noktada asıl soru şu olmalı ;
Neden yalana baş vurulur?
Yaşantımızı tamamı ile bir yalana bağlı olarak sürdürmek ne kadar doğrudur ?
Bir yalanla kazandığımız ne olabilir ki, hep kaybetme(yalanın açığa çıkma korkusu) içerisinde iken...
Sürekli gerçeklerle yüzleşme kaygısı ve git gide büyüyen korku içerisinde geçen saatlerin
ne anlamı olabilir ki ?
(Açıkçası ; "Belki de bazıları huzursuzluğu seviyordur" dedirtiyor bana . )
İnsan, yanı başındaki en yakın dostuna yalan söylediğinde içi nasıl rahat edebilir ki?
Denedim...
Yapmak zorunda olduğum bir şey hakkında kendisinin tamamen yanlış yorumlayabileceğini
Açıklamakta güçlük çekeceğime inandığım bir konu hakkında,onun tabiatında tamamen yanlış olarak gözlemleyeceği bir gerçeği
gizledim ve yalan söyledim.
Olay geçtikten hemen sonra, bunu bir kaç saat sürdürebildim...
Çünkü ;
O insan benim için değerli ve bu yalanı gizleyemez idim,içimi kemiren sorular, ona söyleme gereksimi oluşturuyordu bende...
Yani ya başkasından duyar sa, bu kez yapmış olduğum şeyin hata olmadığını da anlatamazdım
ve o dolaylı yollardan öğrenir ise aklında oluşabilecek bin türlü kurguya müdahale edemezdim.
İçimi kemiren asıl duygu,onun yaşayacağı hayal kırıklığı idi..
Belki bu günü kurtaracaktım, belki yarını, belki de bu dünya da hiç karşılaşmayacaktım bu hatam ile
Peki ya inandığım Rabb'im, Ahirette ne yapacaktım !
Bu duruma daha fazla dayanamadım ve açıklamaya başladım.
Durumun ciddiyetini ve önemini kendisine anlatamayacağıma inandığım için ve yine gerçek olan bir şeyi öne sürerek
Yine gerçekleşebilecek bir şeyi öne sürerek bu yalanı söylediğimi anlattım ona...
Durumu izah etmekte zorlanmadım...
Sorumluluklarımı yerine getirdim ve ilk defa yaptığım bu deneyim
Bana, insanlara ve dostlarıma karşı asla yalan söyleyemeyeceğimi
Olayları olduğu gibi anlatmamın bana hiç bir şey kaybettirmeyeceğini
ve zaten asla aklımdan çıkartmamam gereken,
doğruluğun bir baba mesleği olduğunu anlamış ve bir kez daha ispatlamıştım kendime.
İnsan yalan söylerken, her zaman yere bakar değil mi ?
Bilirsiniz bunu, halıdaki desenleri incelediğimiz o günleri
Çünkü yalan söylerken göz teması kurulduğunda düşünemezsiniz.
Ya göz kapaklarınız ağır hareket eder ya sağa sola bakar yada mutlaka yere bakarsınız...
Düşünmek için zaman kazanma yolunda, yani yalanın kuyruğunu uzatma yolunda derin derin soluklar alırsınız..
Imm-ee-gibi leyli kelimeleri sıkça söyler yada duyarsınız...
Peki kendinizi bu, öncesi ve sonrasında yaşanılacak
utanç duruma neden getiriyorsunuz ?
Bakınız bir ayette yalan söylemenin ne kadar yanlış olduğu apaçık belirtilmiştir ;
(Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allahü teâlânın âyetlerine inanmayanlardır.
İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.) [Nahl 105]
Bir başka ayette ise şöyle açıklamaktadır
(Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının,
yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buhari]
...
İnsanların bir çok yalanına şahit oldum..
Bizzat duydum ve inanmamı istediği bir çok yalana inandım.
Soru şuydu ;
- Neden bu yol ?.. neden bu yalanı söylüyor ?
Bekledim ve kendisini köşeye sıkıştırdığı anda neler yaptığını, hem bu dünyada hem ahiretin de kendi cehennemini nasıl yarattığını
başka nasıl yalanlarla üzerini örttüğünü izledim, gözlemledim.
Deneyim sahibi oldum...
Yar'dan dı...
Yaralandım açıkçası...
O beni düşünmedi...
Yine bekledim ki gelir doğruları itiraf eder diye, etmedi...
Hiç bir şeyden utanmıyorsa da, beni getireceği konumdan utanır dedim...
Utanmadı...
Beni üzmeye değer şeyler uğruna olduğunu anladım sonunda...
Ve kendine itiraf edemediği geçeklerini, gözlemlediklerimi söylemeye başladığımda
Kafası çok karıştı.
Neticede, yine yalan söyledi.
Bu yalanlar öyle ki, bir yaşam tarzı haline getirebiliyor insanı...
Yani yalan ne kadar uzar ise ve siz yalanlara ne kadar inanırsanız, bu karşınızdaki yalan söyleyen kişinin hayatına oturuyor
ve artık söylediklerine, önce kendi inanıyor,benimsiyor...
Şüphe duyduğunuz durumlarda ve hatta açığa çıkarttığınız durumlarda ise
kendisi o denli bu yaşama alışıyor ki, gerçeği söylüyormuş gibi inanıyor ve inandırma gayretkeşliği sergiliyor...
Komik değil mi ?
Ben biliyorum gerçek olmadığını
Ama o bilmiyor sanki...
Ve en son çare olarak da.
Gerçeğe en yakın itiraflar ve ucuz atlatabileceğine inandığı
ama acı olan gerçekleri de içine katarak başka bir yalan söylüyorlar...
Duygu sömürücülüğü meslekleri olmuştur.
Yalanı süslemesi size kalmıştır, yani sizin vicdanınız, vefalı ve kişiliğinizi ne kadar iyi tanıyorsa
yalanlarını sizin kişilik yönünüz de süslüyorlar.
Kısaca sizi iyi tanıyan biriyse eğer ve hayal gücü de kuvvetliyse, bu yalanı söylemeyi daha da kolaylaştırıyor...
Ama siz de onu iyi tanıyorsanız, ne söylediğini anlamanız güç değildir.
Er yada geç, gerçekler ortaya çıkar !
Önemli olan kimin yanında olduğunuz ve neyi kaybetmekten korktuğunuzu gerçekten bilmenizdir.
Siz inanan taraf iseniz...
İnandığınız gerçekleri
O ise
İnanmaya çalıştığı yalanları yaşıyordur...
Endişe etmeyin...
Bu sanatı ustaca kullananlara saygı duymayın ama
Onlara acıyın ...
Ben öyle yapıyorum...
(Devam edecek)
Yalan ve yalancılık konusunda ki tespitler ne kadar yerinde ve doğru. Bunu alışkanlık edinenlerin artık bir zaman gelip bundan vazgeçemedikleri de herkesin malumudur. Bir söylenen yalan daha sonra başka bir yalanı da gerektirdiğinden peş peşe diziliyor ve daha sonrası hüsran tabi ki. Güzel uyarıcı bir yazı kutlarım Remzi bey...👍